Son yıllarda özellikle kadınlar arasında çok yaygın hale gelen aktiviteler var. Bunlardan biri de geri dönüşüm. Yani atıl, artık işe yaramayan, ihtiyacı karşılamayan ürünlerden ‘yeniden üretim’ yapmak…
Kot, sofra bezi, şişe, vazo, düğme, poşet, iplik, eskimiş tava ya da kırılmış tabak-bardak…
Taş, ağaç kabuğu, deniz kabuğu, lodos tahtaları, ahşap parçaları, meyve kasaları, kumaş…
Bunun gibi aklınıza gelebilecek her türlü eşya yeniden üretilerek ya kullanıma kazandırılıyor ya da dekor haline getiriliyor.
Bu ürünlerden ev ekonomisine katkı sağlayanlar da mevcut üstelik.
İnternette de meraklıları için çokça video var.
Geçtiğimiz günlerde gazetemizi ziyaret ederek, sergisinin açılışına bizi davet eden İmren Eroğlu da bu dönüşüme katkı sağlayanlardan biri.
Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu olan Eroğlu, yıllardır, taş, ağaç ve ahşap gibi atıl ürünleri toplayıp işleyerek bunları sanat eserlerine çeviren ilk sergisini açtı.
Ördekli Kültür Merkezi’nde hafta sonunda açtığı ‘Düş ve Sevda’ adlı sergiye sanatseverler yoğun ilgi gösterdi.
Türkiye’de dere yatakları, ada bölgeleri, sahiller, mermer yatakları gibi alanların olduğu 79 bölgeyi gezerek doğanın bünyesinde barındırdığı doğal ürünleri toplayarak, atölyesinde işleyen Eroğlu’nun ortaya çıkardığı eserler gerçekten görülmeye değerdi.
Taşların çoğunu coğrafi olarak oldukça zor bölgelerden topladığını, sırtında taşıyarak atölyesine götürdüğünü söyledi Eroğlu.
Ürünlerin ne kadar emek taşıdığını ve ne kadar kıymetli olduğunu artık siz düşünün…
Eroğlu, doğadaki sürdürebilirliği sağlamayı ve sanatı kullanarak farkındalık yaratmanın asıl amacı olduğunu söylüyor.
Tüketimin gittikçe arttığı günümüzde, dönüşüme dikkat çekmek istediğini aktaran Eroğlu, “Önemsiz görerek attığımız ürünlerin nasıl değerlendirilebileceğini göstermeyi amaçlıyorum. Doğaya atılmış ürünler, temizlenip ufak dokunuşlarla biçimlendirilse onlarla her şey yapılabilir. Yeter ki doğadaki her eşyaya farklı bir gözle bakmayı başarabilelim” diyor ve ekliyor:
“Bir ürünü veya eşyayı doğaya bırakırken lütfen iki, üç kere düşünelim. Bununla neler yapabiliriz diye. Doğa bizim için çok değerli. İlerde daha kötü bir hale gelecek. Atmak yerine dönüşüm sağlayıp, doğadaki sürdürülebilirliği sağlamalıyız.”
Taşları hayal gücüyle resmeden, boyaları tıpkı bir şiir dizeleri gibi kullanan sanatçımız, bunları ahşap ürünlerle birleştirmiş. İki birleşimden ortaya çıkanları gördüğümde büyük bir hayranlıkla izlemeden kendimi alamadım.
Hayal gücünüzü kullandığınızda, sadece taş ve ağaçtan neler ortaya çıkarıldığını görmek eminim sizin de hayata bakışınızı değiştirecektir.
Eroğlu’nun sergisinde tabloları da yer alıyor. Kadın, erkek, ağaç ve tabiat olaylarını ağırlık olarak kullandığı tabloları üzerine konuştuk kendisiyle…
Tablolarında sıklıkla kullandığı ‘eğik başlı kadın’ figürünü sordum.
“Kadının teslimiyetini anlatmaya çalıştım aslında; aşka teslimiyetini...
Ağaç figürlerimde ise yeniden doğuşu, aşkın ve sevdanın bir gövdede can bulduğunu anlatmaya çalıştım.
Elmada da tabi ki Âdem ve Havva’dan esinlendim… Yani cennet tasvirini kullandım…”
Her bir eserde, her bir tabloda ayrı bir emeği vardı Eroğlu’nun…
Sergi, 26 Ekim tarihine kadar Ördekli Kültür Merkezi’nde izlenime açık olacak.