Hava Durumu

‘Kuru Otlar Üstüne’de güç istenci

Yazının Giriş Tarihi: 19.04.2024 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.04.2024 16:52

Türkiye son döneminin en başarılı yönetmeni bana göre: Nuri Bilge Ceylan.  

Sinemaseverler bu konuda ikiye ayrılır: Sevenler-sevmeyenler. Sinematografisinin herkesi etkilemediği kesin. Fotoğrafçılık yönünden kaynaklı çektiği uzun, sessiz ve diyalogsuz sahnelerinden nefret edip yönetmenle arasında mesafe koyanların sayısı az değil.

NBC hayranı biri olarak şunu söyleyebilirim ki, son filmi Kuru Otlar Üstüne ile (yine) bir önceki filminin çok çok üstüne çıkmayı başarmış. Bu çıtayı daha ne kadar yukarıya çıkaracağını merakla bekliyoruz. Özellikle 2. dönem olarak adlandırılabilecek filmlerinde sinemada adeta çığır açtığını düşünürsek, bundan sonra işinin çok çok zor olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Erzurum’un Karayazı Köyü'nde çekilen film, bir köy okulunda görev yapan Resim Öğretmeni Samet’in varoluşsal sancıları, anlam arayışı ve karanlık tarafları üzerinden ilerlese de, yönetmenin başrolle diğer karakterler arasında kurduğu bağlantı üzerinden yarattığı hikâyeden neredeyse bir ciltlik okuma çıkarabiliriz. Zorlu bir coğrafyada hayatları kesişmiş karakterlerin birbirleriyle ilişkileri ve bireysel/ilişkisel anlam arayışları o kadar derinlemesine işlenmiş ki, her izlediğimde farklı bir nokta yakalamak kaçınılmaz oldu. Kısacası Kuru Otlar Üstüne oldukça derin bir hikâye

NBC filmleri rutinle başlar, hemen sonra sıra dışı bir olaya geçer. Burada da filmin başlangıcında karlar içinde köyün içine doğru yürüyen Samet’le birlikte izleyici adeta filmi “buz keserek” izler. Burada ‘kar’ imgesi, hayatı zorlaştıran, kişilerin kendilerini olduklarından farklı göstermesi (örtücü) olarak okunabilir. Dolaysıyla filmin en başından, hikâyenin seyrini tahmin edebiliyoruz.

Samet’i daha sonra öğretmenler odasında görüyoruz. Günümüzün düşük/kalitesiz eğitim sisteminin içinde, bu sisteme uyumlanmış, boş vermiş, ideale/toplumsal faydacılığa dair dertleri olmayan öğretmenler ile bir an önce tayinini isteyip gitme derdinde olmasına rağmen, görev yaptığı süre içinde az da olsa oradaki kökleşmiş zihniyeti kırabilmek için bir şeyler yapmaya çalışan Samet’in diyalogları günümüz Türkiye’sinin tablosunu gözler önüne seriyor.

Bunu nereden anlıyoruz? Kadın öğretmenler arasında geçen ‘orijinal parfüm’ tartışmasının; çocuklarının eğitimine katkıda bulunmak için köylüden yumurta almak isteyen Samet’in konuşmalarının aynı anda ilerlemesiyle... Samet’in parlak gördüğü, değer verdiği öğrencilerine aldığı hediyelerle…

Yönetmen burada ani bir sıçrama yaparak, Samet ve okulun en özgüvenli, en başarılı, en şımarık öğrencisi Sevim’in yakın ilişkisine yöneltir izleyiciyi. Sevim de tıpkı öğretmeni Samet gibi, kibirli, egolu ve güç istenci yüksek olan bir bireydir. Filmin tanıtımının ‘kız öğrenciye taciz’ üzerinden yapılmasından kaynaklı, filmi bu fikirle izlesek de, hikâyenin bütününde ikisi arasında ne olduğunu, ne yaşandığını kesinlikle net olarak göremeyiz. Tıpkı Emin Alper’in son filmi Kurak Günler’de olduğu gibi. 

Bu tarz yönetmenlerin üstün başarısı tam buradan geliyor. Sanat yönetmenleri bir mesaj kaygısı gütmez. İzleyici hikayenin her noktasına dahil olur, kendini katar, çözümlemeye gider; olayları ve durumları kendi deneyimleri ve içinde yaşadığın toplumun dinamiklerine göre anlamlandırmaya çalışır.

NBC’nin her filminde olduğu gibi bunda da karakterler sık sık yalana başvurur. Samet karakteri, Doğu’nun zorlu coğrafyasında hayatına biraz da olsa anlam katma derdindedir ve faydacı/duyarlı tarafları göze çarpar. Öte yandan pasif-agresif, egolu ve egosu zedelendiğinde ahlaki olmayan yollara başvurabilen, yalan söylemekten çekinmeyen bir Samet izleriz aynı zamanda. Samet ve diğer yan roller aracılığıyla her bireyin ‘törpülenmemiş’ ‘karanlık’ yanları olduğuna ikna eder bizi yönetmen. Onun kurgularında herkes aynı zamanda hem iyidir hem kötüdür.  İyi adam/kadınların ahlaki zayıflıklarını da açığa çıkarır. Bu zayıflıklarıyla yüzleşme cesaretini bulamayan ya da yüzleşmekten kaçınan, itiraf edemeyen karakterler haliyle sağlıklı ilişkiler de kuramazlar.

O, insanın mayasında olan aydınlık ve karanlık tarafları alır, karakterlerle yoğurur. İzleyici ise o hamuru iç dünyasında şekillendirir.  Onun filmlerinde kahraman-antikahraman yoktur.  Dolayısıyla biz onun hiçbir karakteriyle özdezleşemeyiz. Hikâyeleri resmeder ve biz o resimse ne görüyorsak odur. Biz mesaj kaygısı gütmez.

NBC, hikâyesinde toplumumuzun ‘olmazsa olmazı’ olarak kabul görmüş ‘evlilik’i de irdeliyor. Aile ve toplumun evlilik baskısının bireyler üzerinde yarattığı iç huzursuzluğu, Samet’in ev arkadaşı Kenan şu sözlerle anlatır: “Annem evlenmiyorum diye derdinden kara bağladı. Küsüyor, hastalanıyor… Sanki var da biz evlenmiyoruz. Tatilden resmen yorulup geldim.”

Aynı şekilde Samet’e de çevresi tarafından eş adayları önerilmesi, birileriyle tanıştırma çabası hatta ısrarcı davranılması da Türkiye’nin geleneksel yapısını resmediyor -ki Samet de bu yolla, başka bir okulda görev yapan Nuray’la tanışır.

Ankara’daki 10 Ekim saldırısında bacağını kaybeden Nuray; Samet ve Kenan’la kurduğu bağ aracılığıyla, hayata nasıl devam edeceği ya da etmesi gerektiğini tartmaya çalışır. Politik bir geçmişi olan, entelektüel ve özgüveni oldukça yüksek bir kadın olarak gördüğümüz Nuray, karşı cins karşısında bu ‘eksikliği’ ile kendini yeniden var edebilecek midir? Bu aşamada kendisiyle ve karşı cinsle nasıl savaşlar verdiğini de bu akıcı hikâyenin içine girerek izleriz.

Hikaye içinde hikaye yaratan yönetmen, toplumumuzun kökleşmiş, yeniden üretilen, kısa vadede de yıkılması mümkün olmayan kültürel yapının kodlarını film aralarına yedirir.

NBC bu filminde ilk kez politik konuları açık açık işler. Kürt sorunu, 10 Ekim saldırısı, Alevilik-Sünnilik meseleleri üzerinden ilerler ve bu düzlemde kadın-erkek ilişkilerini irdelerken aynı zamanda bireylerin bu meseleler içinde hayatlarının nasıl evrildiğine dikkat çeker.

İlk tanışmada Nuray’a karşı ilgisiz kalan Samet’in, onu Kenan’a önermesi hikâyenin seyrini değiştirir. Nuray ve Kenan arasındaki yakınlaşmayı görünce egosu zedelenen Samet, ‘arzulananı’ ‘arzulamaya’ başlar. Bu üçlü arasında bir güç istenci baş gösterir: ‘Avcı erkek’ler avının peşinden koşmaya başlar.

Kenan’a ilgili olduğunu gördüğümüz Nuray’ın, Samet’le birlikte olduğu gece, onun iç dünyasına, buhranlarına, kazanım ve kaybedişlerine tanıklık ederiz.

Öte yandan ikilinin, birliktelik öncesinde siyasi mücadele üzerine yaptıkları uzun sohbette, Nuray’ın daha toplumcu, daha dinamik; Samet’in ise daha bireysel/ bencil, daha boşvermişçi bakış açısı birbiriyle çatışır.

Filmin sonunda ise kuru otlar üstünde Samet’in dış sesinden itiraflarını dinleriz.

Yeni bir Nuri Bilge Ceylan filminde buluşmak üzere…

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.