Nilüfer Belediyesi Nazım Hikmet Kültürevi’nde, Nilüfer Kent Tiyatrosu tarafından 2 sezondur sahnelenen ‘Kaza, Köpek, Kahvaltı ve Yumurta’yı iki kez seyretme fırsatı buldum. Aslı Ekici’nin yazdığı, Gökhan Kum’un yönettiği oyunda sahne alan Ayşe Gülerman Kum, Batuhan Pamukçu, Mesut Özsoy, Rabia Zehra Şafak büyük bir emek harcamış.
Kabul etmek gerekir ki, zor bir oyundu. Hem oyuncu hem de izleyici için… 70 dakikada bu kadar tempolu bir oyunu oynamanın zorluğunu tahmin edebiliyorum.
Seyirci açısından değerlendirecek olursak, tiyatro kültürü ileri seviyede olmayan biri için sıkıcı olabileceğini söylemeliyim. Oyunun isminden de anlaşılacağı üzere dört farklı durum üzerinden, dört kişinin canlandırdığı oyunda, olayların birbiriyle bağlantısını çözmek için pürdikkat izlemek durumundasınız.
Oyuna gelen yorumların birinde de, “Seviye 3 bir tiyatro izleyicisi olarak, seviye 9 bir tiyatroya gitmiş gibi hissediyorum. Sanırım sanatsal bir başyapıt izledik ama hiç bir şey anlamadım. 3 yaşınızdan beri çok fazla tiyatroya maruz kalmadıysanız anlamayabilirsiniz. Dekor ve ışık her zamanki gibi muazzamdı. Oyunculuklarda iyiydi ama biz 1 doktor, 4 mühendis hiç bir şey anlamadık” bu savımı destekliyor.
Bir sinemaya ya da tiyatroya gitmeden önce veya bir kitabı okumayı başlamadan önce seviyeye göre bir seçim yapmak, o etkinlikten aldığınız hazzı artırır. Çok az okuyan biri için entelektüel bir kitap seçmek faydalı olmaz.
Tiyatroda da aynı şekilde…
Gelelim oyuna…
Çok haraketli başlayan oyunda, belli ibareler vasıtasıyla bir sistem eleştirisi yapıldığını az çok anlıyorsunuz. Özel bir şirkette çalışan ve akıllı saat alabilmenin hayalini kuran adam ve oğlu arasındaki diyalog, teknolojinin hayatımızı kolaylaştırmanın yanında, düşünme yetisini nasıl gerilettiği mesajını veriyor. ‘Akıllı olmak’, ‘akıllı saat’…
Diğer yandan bir markette çalışan genç kadının uzun çalışma saatlerinde nasıl robotlaştığını da görebiliyoruz. Sabahın erken saatlerinde kalkar, yollara düşer ve akşam karanlığına kadar, rafların arasında adeta kendini unutur. Ertesi gün, bir sonraki gün ve daha sonraki gün… Kaybolan gençlik, yitip giden hayaller… Tüm çalışanlar gibi o da hayatını çekilmez hale getiren bu kısırdöngüden kurtulmanın yollarını arar.
Oyunda, bu zor çalışma koşullarında işçilerin ne gibi hilelere başvurduklarını da (oraya doğru sürüklendikleri demek daha doğru olur) görebiliyoruz.
Diğer yanda ise her pazar oğlunun ve torununun yolunu gözleyen, eşini kaybetmiş yalnız bir kadın… Onun da rutini her gün evini temizlemek, evin eksikleri için alışveriş yapmak, çeşit çeşit kahvaltılıklar ve yemekler hazırlamak. Yalnız diğer genç kadınla aralarındaki fark, onun bu rutinden mutlu olmasıdır.
Bu konfor alanı onu hem güvende hissettirmekte hem de hayatına bir anlam katmasına neden olmaktadır. Oğlu gelsin, torunu gelsin, onlara çok zengin çeşit çeşit kahvaltılar hazırlasın.
‘Rutin’in iki kadında yarattığı etki oldukça iyi işlenmiş.
Yaşlı kadının, genç kadına söylediği şu sözden de bu rutini ne kadar içselleştirdiğini daha iyi anlıyoruz:
“Evinin ihtiyaçlarını takip et. Eksik bir şey olmasın. Hatta bitmeden yenisini al…”
Oyunun finalinde gerçekleşen kazadan olaylar farklı bir boyuta evrilir.
**Oyun, 23-24-25 Ocak’ta sahnelenecek. Meraklıları için kaçırmamalarını tavsiye ederim. Ekibi tebrik etmeden de geçmek istemiyorum..
Dostoyevski'nin 1848 yılında yayımlanmış kısa öyküsü Beyaz Geceler, Chaplin Sanat Organizasyonluğunda, Bursa Aspera Sahne’de tiyatro izleyicisi ile buluştu. Turgut Ezgütekin, Azize Boyacı’nın uyarladığı, Turgut Ezgütekin’in yönetmenliğini yaptığı oyunda romandaki yazarı Okan Demir, Nastenka’yı ise A
Bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü daha geldi çattı. Böyle olacağına hiç gelmese keşke… Birçok kuruluş, hem yazılı hem görsel hem de çeşitli programlarla etkinlikler hazırladı, hazırlıyor… Birçok yazarımız da haliyle bugünü kaleme aldı. Tıpkı benim yaptığım gibi… Ama ben daha farklı bir yerinden tutaca
Teknolojik gelişmeler, bilginin hızlı yayılımı hayatımızı oldukça kolaylaştırıyor evet… Peki bizden neleri götürüyor? Kapitalist sistemin varlığını devam ettirebilme başarısının bir ayağı da tüketimi alışkanlık haline getirmek. Reklam-pazarlama (özellikle sosyal medya yoluyla) aracılığıyla tüketim
“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin...” Aşkın bu ince, bu derin tanımını belki de sadece Sebahattin Ali yapabilirdi. Türk edebiyatına ‘Kürk
Türk edebiyatında büyük bir iz bırakan usta yazar Rıfat Ilgaz, Nilüfer Belediyesi tarafından yılın yazarı seçildi. Kültür sanat alanında yaptığı etkinliklerle Bursa’ya önemli bir katkı sunan Nilüfer Belediyesi, 2013 yılından bu yana her yılı bir yazara armağan ediyor. Sabahattin Ali ile başlayan Y
Polisiye roman deyince akla ilk isimlerden biridir Agatha Christie. Onun, Türkiye için önemi ise dünya edebiyatında büyük önem taşıyan ‘Doğu Ekspresinde Cinayet’ adlı romanını İstanbul’daki Pera Palas Otel’de yazmış olması. Pera Palas 130 yıllık tarihi boyunca Atatürk, Ernest Hemingway ve Alfred H
Şanslısınız çünkü hala hayattasınız… Hayattayız. Ata Demirel’in oyununda dediği gibi, “Bugün de sağ salim evime dönebildim.” Ama bu yarının garantisi değil. Albert Camus’un şu sözü ülkemizi çok iyi özetliyor: “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” *Yağmur yağ
Nilüfer Belediyesi Nazım Hikmet Kültürevi’nde, Nilüfer Kent Tiyatrosu tarafından 2 sezondur sahnelenen ‘Kaza, Köpek, Kahvaltı ve Yumurta’yı iki kez seyretme fırsatı buldum. Aslı Ekici’nin yazdığı, Gökhan Kum’un yönettiği oyunda sahne alan Ayşe Gülerman Kum, Batuhan Pamukçu, Mesut Özsoy, Rabia Zehra
‘Ölünce beni kim yıkayacak?’ Bu reklam afişi Türkiye’nin gündemini bir anda değiştirdi. Billboardlarda sık sık bu afişi görenler, ölüm düşüncesini tekrar hatırlamanın korkusu ve öfkesiyle (belki de doğal olarak) tepki gösterdi. Bu afiş reklamının ardından fragmanı da yayınlanan Gassal, en çok konu
Gemlik Belediyesi’ne ait Umurbey Hayvan Barınağı’nda yaşanan dehşet verici olay yürekleri derinden yaralamıştı. Barınağa ziyarete giden bir vatandaşın cep telefonu kamerasına yansıyan, aç kalan köpeklerin başka bir köpeği yediği görüntüleri tüm Türkiye’ye yayılmış ve büyük tepki çekmişti. Ülkemizde