Dostoyevski'nin 1848 yılında yayımlanmış kısa öyküsü Beyaz Geceler, Chaplin Sanat Organizasyonluğunda, Bursa Aspera Sahne’de tiyatro izleyicisi ile buluştu. Turgut Ezgütekin, Azize Boyacı’nın uyarladığı, Turgut Ezgütekin’in yönetmenliğini yaptığı oyunda romandaki yazarı Okan Demir, Nastenka’yı ise Azize Boyacı canlandırdı.
Petesburg’da, dört gece ve bir gündüz zaman diliminde geçen hikayede, anlatıcı (ismi verilmez) ve onun bir gecede aşık olduğu 17 yaşındaki Nastenka arasındaki duygu durumu işlenir.
İçine kapanık, sessiz sakin, kendi halinde yaşayan kahraman, yalnızlığın dibindedir; öyle ki kentte yazlığına gidenlere bile içten içe öfke duymaktadır. Evlerle konuşur, onlarla dertleşir.
“….O köşelerde hayalperest denen tuhaf insanlar yaşar. Zamanının büyük bölümünü gözden uzak bir köşeye çöreklenmiş olarak geçirir, sanki gün ışığından bile saklanır ve bir kere bu köşeye çekildiğinde, oraya iyice kıvrılır kalır, tıpkı bir salyangoz gibi; aslında bu açıdan hem ev hem hayvan olan o ilginç yaratığa, kaplumbağaya daha çok benzer. Neredeyse hep yeşile boyalı, isli, kederli ve sigara dumanına boğulmuş dört duvarını neden bu kadar sever sanıyorsunuz? Pek nadir tanıdık…”
Anlatıcı, tesadüfen karşılaştığı kadına aşık olur. (Belki de aşık olduğunu sanır.)
Hikâyenin kahramanının en belirleyici özelliği ise hayalperest olmasıdır. Düşlerinde sürekli birilerine aşık olur:
“Bir an gelecek biriyle tanışacağım diye düş kuruyorum. Ah, bir bilseniz böyle kaç kez aşık oldum!...”
Bütün gündüzleri de geceleri de aynı geçen bu genç, yine gezintiye çıktığı bir akşamda nehrin kenarında ağlayan on yedi yaşında genç bir kızla karşılaşır. Yıllar süren yalnızlığının bu karşılaşma ile son bulduğunu düşünen yazarımız bu büyülü duruma kendini o kadar kaptırır ki, hikâyenin sonunda yine o yalnız dünyasına geri dönmek zorunda kalır.
Hikâye Nastenka açısından da oldukça ilginçtir.
Genç kadın, “Ben bu şartlarda seni mutlu edemem, şimdi gideceğim ama bir yıl sonra dönüp seninle evleneceğim” diyerek giden o adamın yolunu gözlemektedir.
Ve Nastenka, kendini bu kadar düşünen, sahiplenen, yoğun bir duyguyla bağlanan hikayenin kahramanı ile aşık olduğu kiracısını karşılaştırmaya başlar:
“Neden o, sizin gibi değil? Onu sizden daha çok seviyor olsam da o sizden daha kötü.”
Burada Dostoyevski, sevgiyi oluşturan nedenleri okuyucuya sorgulatmayı amaçlar.
Bu derinlikli hikâye, çok başarılı bir ekip tarafından sahneye taşındı ve izleyiciden tam not aldı.
Oyunu kaçıranlar için ilk fırsatta izlemelerini tavsiye ederim.
Dostoyevski'nin 1848 yılında yayımlanmış kısa öyküsü Beyaz Geceler, Chaplin Sanat Organizasyonluğunda, Bursa Aspera Sahne’de tiyatro izleyicisi ile buluştu. Turgut Ezgütekin, Azize Boyacı’nın uyarladığı, Turgut Ezgütekin’in yönetmenliğini yaptığı oyunda romandaki yazarı Okan Demir, Nastenka’yı ise A
Bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü daha geldi çattı. Böyle olacağına hiç gelmese keşke… Birçok kuruluş, hem yazılı hem görsel hem de çeşitli programlarla etkinlikler hazırladı, hazırlıyor… Birçok yazarımız da haliyle bugünü kaleme aldı. Tıpkı benim yaptığım gibi… Ama ben daha farklı bir yerinden tutaca
Teknolojik gelişmeler, bilginin hızlı yayılımı hayatımızı oldukça kolaylaştırıyor evet… Peki bizden neleri götürüyor? Kapitalist sistemin varlığını devam ettirebilme başarısının bir ayağı da tüketimi alışkanlık haline getirmek. Reklam-pazarlama (özellikle sosyal medya yoluyla) aracılığıyla tüketim
“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin...” Aşkın bu ince, bu derin tanımını belki de sadece Sebahattin Ali yapabilirdi. Türk edebiyatına ‘Kürk
Türk edebiyatında büyük bir iz bırakan usta yazar Rıfat Ilgaz, Nilüfer Belediyesi tarafından yılın yazarı seçildi. Kültür sanat alanında yaptığı etkinliklerle Bursa’ya önemli bir katkı sunan Nilüfer Belediyesi, 2013 yılından bu yana her yılı bir yazara armağan ediyor. Sabahattin Ali ile başlayan Y
Polisiye roman deyince akla ilk isimlerden biridir Agatha Christie. Onun, Türkiye için önemi ise dünya edebiyatında büyük önem taşıyan ‘Doğu Ekspresinde Cinayet’ adlı romanını İstanbul’daki Pera Palas Otel’de yazmış olması. Pera Palas 130 yıllık tarihi boyunca Atatürk, Ernest Hemingway ve Alfred H
Şanslısınız çünkü hala hayattasınız… Hayattayız. Ata Demirel’in oyununda dediği gibi, “Bugün de sağ salim evime dönebildim.” Ama bu yarının garantisi değil. Albert Camus’un şu sözü ülkemizi çok iyi özetliyor: “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” *Yağmur yağ
Nilüfer Belediyesi Nazım Hikmet Kültürevi’nde, Nilüfer Kent Tiyatrosu tarafından 2 sezondur sahnelenen ‘Kaza, Köpek, Kahvaltı ve Yumurta’yı iki kez seyretme fırsatı buldum. Aslı Ekici’nin yazdığı, Gökhan Kum’un yönettiği oyunda sahne alan Ayşe Gülerman Kum, Batuhan Pamukçu, Mesut Özsoy, Rabia Zehra
‘Ölünce beni kim yıkayacak?’ Bu reklam afişi Türkiye’nin gündemini bir anda değiştirdi. Billboardlarda sık sık bu afişi görenler, ölüm düşüncesini tekrar hatırlamanın korkusu ve öfkesiyle (belki de doğal olarak) tepki gösterdi. Bu afiş reklamının ardından fragmanı da yayınlanan Gassal, en çok konu
Gemlik Belediyesi’ne ait Umurbey Hayvan Barınağı’nda yaşanan dehşet verici olay yürekleri derinden yaralamıştı. Barınağa ziyarete giden bir vatandaşın cep telefonu kamerasına yansıyan, aç kalan köpeklerin başka bir köpeği yediği görüntüleri tüm Türkiye’ye yayılmış ve büyük tepki çekmişti. Ülkemizde