Finansal piyasalar açısından bakıldığında ülkelerin risk durumlarının tespit edilmesi oldukça önem arz etmektedir; zira yatırımcılar, yatırım yapmayı düşündükleri ülkeye çeşitli riskleri göz önüne alarak ve planlama dahilinde yatırım yapmaya çalışmaktadırlar.
Finansal piyasalar, ülkeler için belirlenen ve CDS olarak geçen “Kredi Risk Primi” ya da diğer adıyla “Kredi Temerrüt Takası” rakamlarını sürekli takip etmektedirler. Ülkeler için en önemli risk göstergelerinden biri CDS rakamları içerisinde yer alır ve yatırımcılar bu riskleri bu rakamlar çerçevesinde değerlendirirler. CDS, herhangi bir ülke hazinesine ya da şirketine borç verirken o borcun geri ödenmemesi ihtimaline karşı aldığınız sigorta karşılığını da belirtici önemli bir göstergedir.
Diğer yandan, ülkelerin ekonomisini etkileyen ve yatırımcıların etkisini azaltan diğer etkilerde söz konusudur. Her ülkenin bulunduğu coğrafya, iç ve dış sorunları, terör gibi meseleler aslında birer jeopolitik risk içerirler. Bu tür durumlar politik eksende oldukça büyük belirsizlikler yaratmaktadırlar; zira jeopolitik risk, politik karar vericiler açısından da sorun yaratırken yatırımcıların kaçmasına neden olan büyük sebeplerden biridir diyebiliriz. Net olarak şunu da söylemek gereklidir ki girişimciler, piyasa katılımcıları ve merkez bankası yetkilileri jeopolitik riskleri yatırım kararlarının ve borsa dinamiklerinin kilit belirleyicileri olarak görmektedir.
Dünyada belirsizliklerin artması, uluslararası ilişkilerin gerginleşmesi, ülke kırılganlıklarının artması ve dış göçlerin ülkeler üzerindeki olumsuz etkileri jeopolitik riskleri arttıran unsurlar arasındadır. Bu risklerin artması aynı zamanda askerî harcamaları da hızlandırarak yine bir belirsizlik ortamı yaratır ve bu da ekonomik dalgalanmalara sebebiyet verir.
Türkiye, bu noktada coğrafyasıyla birlikte sürekli bir jeopolitik risk kavramının içerisindedir diyebiliriz; zira Türkiye, ekonomik göstergeleri kadar jeopolitik konumu ve siyasi dinamikliklerin işlenişi noktasıyla da yatırımcı güvenini şekillendiren bir ülke konumundadır. Türkiye örneği açısından bakıldığında CDS hareketlenmeleri sadece ekonomik sebeplerle değil, siyasi belirsizlikler, dış politika hamleleri ve bölgesinde gelişen krizlerin artması ekonomik gösterilerinde dalgalanmaların artması anlamına gelmektedir.
Türkiye’nin CDS priminin 2000’li yılların başında yüksek olduğunu söylemek mümkündür. 2000’li yılların başında Türkiye’ye karşı yatırımcılar oldukça temkinli davranmışlardır. Ardından gelişen yapısal reformlar, Batı ile ilişkilerin gelişimi CDS rakamlarının düşmesine olanak sağlamıştır fakat 2008 tarihinde küresel ekonomik sorunlar Türkiye’nin risk primlerini de etkilemiş, 2023’te oldukça dalgalı bir seyir izlemeye başlamıştır. Kısaca bir haftada değişen rakamları görmek mümkündür; zira 2020 döneminden sonra COVİD, ekonomik, siyasi, jeopolitik faktörler ve para politikaları gibi birçok değişken, risk prim değerini oldukça etkilemiştir.
Türkiye’nin CDS primlerinin dalgalı ilerlemesini üç faktöre bağlamak mümkündür:
Makroekonomik veriler
İç siyasi gelişmeler
Jeopolitik riskler
Türkiye’nin dış politika hamleleri ve jeopolitik riskler aslında birlikte ilerlemekte ve yatırımcıların Türkiye’ye bakışlarını etkilemekte ki en önemli durumlardan biri dış politika hamleleri diyebiliriz. Türkiye’nin özellikle Batı ile olan ilişkileri CDS hareketlerinde belirleyici faktör olarak önümüze çıkmaktadır; zira Batı ile yaşanan her gerginlik, yatırımcıların Türkiye ekonomisine karşı risk algısını yükseltmektedir. Bu da doğal olarak CDS rakamlarını yukarı çekmektedir.
Türkiye, zaman zaman bu noktada diplomatik çözümler üreterek ve dış politik enstrümanlar kullanarak ekonomik kırılganlığını aşağı çekmeye ve yatırımcıların Türkiye’ye bakışını değiştirmeye yönelik hamleler uygulamaktadır. En yakın örneğe baktığımız da ilk olarak Rusya-Ukrayna Savaşı’nı görebiliriz.
Bu savaş Rusya’nın Ukrayna’ya karşı işgal hamlesi ile birlikte başlayan ve büyük yaptırımlarla devam eden bir savaş olmuştur. Türkiye bu noktada dengeli bir politika yürütmüş ve her iki ülkeyle de iletişim kanallarını açık tutmuştur. Fakat bu savaş çift yönlü bir baskı yaratmış ve CDS rakamlarında diplomatik başarılar güven getirirken ABD ve Avrupa’nın ekonomik yaptırım baskıları risk algısını yükseltmiştir. İlave olarak, Rusya ile olan ilişkilerde Türkiye’nin enerji bağımlılığı ve doğal gaz fiyatlarındaki herhangi bir artış riski CDS rakamlarına direkt olarak yansımaktadır.
Türkiye’nin jeopolitik konumu gereği jeopolitik riskli bir bölge olan Orta Doğu’da yaşan krizlere dahil olması ve yaşanan göç sorunları, terör gibi meseleler ve bölgedeki istikrarsızlık Türkiye’nin yatırım açısından riskli bir konuma gelmesini beraberinde getirmektedir.
CDS ile jeopolitik risk kavramının aslında birlikte yürüdüğünü net olarak görmemiz gereklidir. Türkiye’nin, dış politika çerçevesinde Batı ile ilişkilerin normalleştirilmesi, ABD ile yaptırım sorunlarının bir an önce çözüme kavuşturulması, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda dengeli dış politika enstrümanının devamı ve Orta Doğu’da istikrarsızlığı ortadan kaldıran bir dış politika yürütmesi, yatırımcıların Türkiye’ye olan güvenini oldukça arttıran hamleler olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat yukarıda da belirttiğim gibi CDS risk primlerinin ve ekonomik göstergelerin iyileşmesi sadece dış politikaya bağlı bir gelişme değildir ancak en önemli araçlarındandır.
Sonuç itibariyle; Türkiye ekonomisi dış politika gelişmelerine duyarlı ve kırılgan bir yapıya sahiptir diyebiliriz. CDS primlerinin jeopolitik risklere karşı aşırı duyarlılığı Türkiye’nin ekonomisi üzerinde de doğrudan etki yaratmaktadır diyebiliriz. Türkiye, aynı zamanda dış politika çerçevesinde enerji bağımlılığını azaltacak politikalar yürütmekte ve yeşil enerjiye dönüş noktasında çalışmalar yürütmektedir. Bu durum dış şoklara karşı duyarlılığını azaltacak önemli hamlelerinden biri olacaktır. Diğer yandan Rusya-Ukrayna Savaşı ve Orta Doğu’da belirsizliklerin arttığı bir dönemde Türkiye’nin olumlu ve dengeli dış politikası yatırımcı açısından da güven tazeleyici olacaktır.
Finansal piyasalar açısından bakıldığında ülkelerin risk durumlarının tespit edilmesi oldukça önem arz etmektedir; zira yatırımcılar, yatırım yapmayı düşündükleri ülkeye çeşitli riskleri göz önüne alarak ve planlama dahilinde yatırım yapmaya çalışmaktadırlar. Finansal piyasalar, ülkeler için beli
Rusya’nın askerî yatırımlarını artırdığı ve ABD’nin Asya Pasifik bölgesine kaydığı bir dönemde, Avrupa’nın savunma stratejisini güçlendirme planlaması oldukça önemli bir gelişmedir. Bu, Avrupa Birliği’nin 2030 savunma hedefleri içerisinde yer alan en önemli detaydır. Burada önemli olan, yeni strate
ABD Başkanı Donald Trump, göreve başlamasından bu yana yaptıkları ve söylediği sözlerle oldukça gündem hâlinde; zira ABD, Donald Trump ile birlikte eski siyasal ve ekonomik politikalarından oldukça uzaklaşmış vaziyette diyebiliriz. Donald Trump’ın tekrardan başkan seçilmesi sonrasında “Önce Amerika
24 Şubat 2022 tarihinden bugüne kadar devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sonuna yaklaşmaktayız; fakat bu çok büyük bir karmaşa içerisinde devam ediyor. Zira ABD Başkanı Donald Trump, savaşı bitirme sözü verse de Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, güvenlik garantileri talep ederek kısa vadede savaşı a
Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’yı işgal girişimi ile başlayan savaş, dördüncü yılına girdi. Savaşın başından bu yana başta ABD olmak üzere Avrupa, bu savaşı Ukrayna açısından hem askerî hem mali açıdan finanse ederken, Rusya’ya karşı yapılan yaptırımlarla Rusya’nın savaşı finanse edebilme
ABD Başkanı Donald Trump, göreve başladığından bu yana dünyada etkisini artırmaya ve kendinden söz ettirmeyi başarıyor. Göreve başlamadan önce seçim dönemindeki vaatlerini yerine getirmeye çalışan bir profil çiziyor ve uygulamaları hızlı ve akıcı şekilde hayata geçiriyor. Trump, özellikle göreve ba
Türk savunma sanayisi, son yıllarda yapılan yatırımlarla hızla büyüyen bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Savunma sanayisi gelişimi, Türkiye’nin savunma ve caydırıcılık gücünü arttırırken, ekonomik anlamda da önemli etkilere sahip bir alan olmaktadır. Türk savunma sanayisi, bugün Türk Silahlı K
Yunanistan, savunma konseptinde silahlanma açısından önemli adımlar atarak 2037 vizyonu çerçevesinde stratejik savunma planlarını güncellemiştir. Bu adımlar, bölgede silahlanmanın artmasını sağlarken, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde gerilimlere sebebiyet verecek kararları oluşturmaktadır diyebiliri
Türkiye, özellikle Suriye’de 61 yıllık Baas hükûmetinin düşmesi sonrasında yeni Suriye hükûmeti ile yakın diyalog hâlinde. Diğer taraftan Irak’la da birçok açıdan diplomatik hamleler yürütmekte. Bu yoğun diplomatik temasların birçok sac ayağı olsa da en önemlisini terör sorunu oluşturmaktadır. Suri
ABD’nin 47. başkanı olan Donald Trump, 20 Ocak 2025 tarihinde yemin ederek görevine oldukça hızlı bir başlangıç yaptı. Görevine başlar başlamaz kritik konularda kararnameler yayınladı. Bunların belli başlı olanları ise ABD’nin Dünya Sağlık Örgütü’nden ve Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararları