Avrupa güvenlik mimarisinin yeniden dizaynı ve Türkiye etkisi

Yazının Giriş Tarihi: 07.03.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.03.2025 00:05

24 Şubat 2022 tarihinden bugüne kadar devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sonuna yaklaşmaktayız; fakat bu çok büyük bir karmaşa içerisinde devam ediyor. Zira ABD Başkanı Donald Trump, savaşı bitirme sözü verse de Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, güvenlik garantileri talep ederek kısa vadede savaşı ateşkese döndürmeye yanaşmadı. İlaveten Beyaz Saray’daki tartışma sonrasında “Değerli Madenler Anlaşması” belgesini imzalamadı. Bunların sonucu ise Avrupa’nın güvenlik mimarisinin değişimi ve Avrupa’da silahlanmanın ve savunma harcamalarının artması olacak.

Avrupa güvenlik mimarisinin yeniden dizaynı aslında Rusya’nın Ukrayna’ya işgal girişimi ile başladı. Bu süreçte silahlanma ve savunma harcamalarını Avrupa ülkeleri oldukça yüksek seviyeye çıkarttı; fakat Donald Trump’ın göreve gelmesi sonrası bu savunma harcamaları konsepti daha da hızlandı. Zira Trump, Avrupa güvenliğini öne çıkaran ve NATO etkisini arttıran doğal ABD başkanları gibi değil. Bu durum uzun vadede Avrupa’nın yalnız kalmasını ve kendi başının çaresine bakmasını getirecek; fakat bu, sanıldığı gibi kolay olmayacak.

Asıl soru; ABD olmadan Avrupa güvenlik mimarisi hızla kendisini toparlayabilir mi? Bu sorunun cevabı kısa vadede olumsuz olacaktır; zira ABD, hem NATO içerisinde hem de Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerinde oldukça aktif ve güvenlik politikalarıyla yakın ilişki içerisindedir. Çünkü ABD’nin Avrupa’da 132 kadar askerî üssü vardır ve bunun merkezini Almanya karşılamaktadır. İlaveten, Rusya’nın işgal girişimi sonrasında Avrupa’da 65 bin olan ABD askeri sayısı 100 bine ulaşmıştır. Aslında bu görüntü bizlere Avrupa’nın tehditlere karşı ABD’ye oldukça bağımlı olduğunu göstermektedir.

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Birliği’nin yeni savunma paketi ve yeniden silahlanma çalışmaları üzerine bir plandan bahsetmiştir. Bu plan AB üyesi ülkelerin savunma harcamalarının GSYH’lerinin yüzde 1,5 oranında arttırılması ve dört yıllık süre içerisinde 650 milyar avro gibi bir mali alan yaratılması üzerinedir. İlaveten üye ülkelere savunma yatırımları için 150 milyar avro kredi sağlanması planı üzerinde durulmuştur. Bu plana baktığımız zaman; kısa orta vadede bir mali alan yaratılarak savunma harcamalarının arttırılması ve ortak bir savunma gücü oluşturulması, kısaca bir Avrupa ordusu planı göze çarpmaktadır. Avrupa’nın lokomotif ülkesi Almanya ise savunma sanayisi harcamaları için 400 milyar avro gibi bir fon oluşturma yolunda kararlar alarak savunma gücünü arttırmak istemektedir.

Avrupa, ilave olarak Beyaz Saray’daki tartışma sonrasında Türkiye’nin de davet edildiği Ukrayna’nın barış görüşmelerine daha iyi bir pozisyonda girmesi ve AB savunma harcamalarının arttırılması üzerine yapılan bir zirve gerçekleştirmiştir. Bu zirvede öne çıkan sonuç her ne kadar Avrupa’nın kendini öne çıkarma ve farklı bir alan oluşturma fikri olarak doğmuş olsa da ABD olmadan kısa vadede bir savunma planı ve Ukrayna’nın desteklenmesi söz konusu olmayacaktır. İşte tam bu yüzden Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, değerli madenler anlaşmasını imzalayacak ve ateşkes yoluna gidecek bir süreci başlatacaktır.

Türkiye bu süreçte etkili bir aktör olarak öne çıkıyor; zira savunma harcamaları NATO içerinde oldukça yüksek ve kendi savunma mimarisini oluşturmuş, savunma sanayisi açısından ise hızla gelişen bir ülke konumunda. Avrupa Birliği’nin ortak savunma mekanizması içerisinde Türkiye’nin çok önemli bir konumda olacağı şüphesiz; zira Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, “Türkiye’siz bir Avrupa güvenliği düşünülemez.” Bu yüzden Ukrayna konulu zirvede Türkiye, Avrupa ülkeleri içerisinde yer almış ve Avrupa’nın geleceğinde mutlak söz sahibi olma yolunda ilerlemektedir.

Türkiye, bu süreçte Avrupa Birliği ile yakın temas hâlinde olarak ortak savunma mimarisi oluşturma ve müttefik ilişkilerini Avrupa ile yakınlaştırma yoluna gidecektir ki Avrupa’nın savunma ve güvenlik konulu konseptinde Türkiye’ye önemli bir şekilde yer verdiği de aşikârdır. Asıl mesele bu uzun vadeli planlamaların Avrupa Birliği içerisinde alınan kararlara Türkiye’nin aktif şekilde dahil edilmesidir. Bu dahil edilme; krediler, teknoloji transferleri ve savunma sanayisi iş birlikleri noktasında geçerli olmalıdır. Bu şekilde Türkiye, ortak bir Avrupa güvenlik mimarisinin içerisinde yer alacaktır.

Sonuç itibariyle; Donald Trump’ın göreve gelmesi ile birlikte Avrupa’da savunma konsepti stratejik özerklik dönemine girmek zorunda kalmıştır. Özellikle Beyaz Saray’daki tartışma sonrasında Avrupa ülkeleri hem Ukrayna konusunda hem de savunma birliği konusunda kendi içerisinde kararlara yönelmiştir. Avrupa için savunma ve güvenlik konseptinde ABD’ye bağımlılık hemen atlatılamasa da uzun vadede hızlı bir şekilde Avrupa kendi güvenlik mimarisi tamamlayabilecek güçtedir diyebiliriz. Tabii bunun yanında getirileri, Avrupa için ekonomik sıkıntılar da olacaktır. Türkiye’nin konumu ise bölgede asla vazgeçilemez bir ortak olacak olmasıdır.

Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Yeni Dönem Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.