Hava Durumu

Söyleyeceklerim bu kadar!

Yazının Giriş Tarihi: 04.01.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.01.2025 00:05

Bir iş teklifi aldım!

Tam da kendi yetkinlik alanımda; soft İK’da.

-Soft İK; insan kaynakları yönetiminde bordro-özlük işlemleri dışında kalan eğitim, performans ölçümü vb. işleri kapsıyor.-

Söze şöyle başladı beni arayan yetkili:

“Cv’niz bize 2015 yılında iletilmiş, nasıl gözden kaçmış? Kendinizi çok güzel yetiştirmişsiniz; diplomalar, sertifikalar… Alan için gereken her şeyi yapmışsınız. Peki, hâlâ iş arıyor musunuz?”

10 yıl sonra fark edilmek, gururumu okşadı tabii.

Hele bir de teklifin İstanbul’dan gelmiş olması ayrı bir hoşuma gitti.

Çünkü üniversitedeyken bazı hocalarımız, ne kadar okursak okuyalım, İstanbul’da eğitim alan birinin yanında sıfır hükmünde olduğumuzu ima ediyordu.

Hâlbuki anlatılan ders, okutulan kitap aynı!

Yetkiliyle konuşmaya devam ettik.

Bursa’da yıllarca istediğim şartlarda bir iş bulamadığımı, bunun için de çevremin beni sorumlu tutmasından dert yandım; haklı bulundum!

O zaman bu iş teklifi daha da hoşuma gitti.

Piyasayı tanıyor, Bursa şartlarını biliyordu karşı taraf.

Yıllar önce buraya bir şube açmayı düşünmüşler ancak sanayinin gelişmiş olmasına karşı işveren zihniyetinin değişmemiş olduğunu keşfedip kaçmışlar.

Bilmiyorum; bu kentin girişimcileri, sanayicileri bir hizmet alınacağı zaman

-eğitim, sistem kurulumu gibi- hemen İstanbul’daki danışmanlık firmalarına yöneliyor.

Aynı niteliği hatta daha iyisini sunsanız bile gözler hep Marmara’nın öteki yakasında.

Ne yaparsak yapalım arka bahçe olmaktan, taşralı unvanından kurtulamadık.

Bu bir kompleks midir?

Durum bu iken; ‘ofisi açmadan, kapattık, iyi de yaptık’ dedi yetkili.

Mesleki olarak aynı dili konuşmak var ya, paha biçilemez.

Bunun keyfine varmışken; iş için başka bir şehre taşınma fikri canımı sıktı.

Kabul edelim ki o hep söylenen:

“İş görüşmelerinde ücret konuşulmaz, öncelik kariyer gelişimi olmalı” mottosu rafa kalktı.

Kimse kusura bakmasın:

Önce maaş!

Kira, faturalar, giyim-kuşam, yeme-içme derken; başka bir ile taşınmak iflas bayrağını dikmekle eş değer!

Ben de o en can alıcı soruyu yönelttim:

‘Ücret politikanız nedir?’

Eskiden olsa utanır, ayıp mı olacak diye düşünür, işi kavrayana kadar ücretsiz çalışmayı da kabul ederdim.

İçimden bir ses; ‘sen de yaşlandın İrem’ dedim.

***

Klasik bir şekilde, ‘ayrıntıları telefonda konuşamayız’ cevabıyla karşılaştım.

Aynı şehirde olsak, mantıklı olurdu.

Israrımı sürdürdüm ve online bir görüşme yapabileceğimizi belirttim.

Veri güvenliği gerekçesiyle yüz yüze mülakata davet edildim.

Yine de ipucunu almak niyetiyle en azından ipucu verin dedim ve amacıma ulaştım.

“Kirayı halledebilirseniz, maaşınızla rahatlıkla geçinebilirsiniz. İstanbul öyle gözünüzde büyüttüğünüz, korktuğunuz kadar pahalı değil…”

Güldüğümü hatırlıyorum:

İyi de kirayı hallettikten sonra ben ülkenin her yerine taşınır, çalışırım!

Büyük olasılıkla asgari ücretin bir-iki bin lira üzerinde maaş teklifiyle karşı karşıyayım.

Ne kadar emek verir, kendinizi geliştirirseniz; o kadar dezavantajlı konumdasınız.

Çünkü zaten hiçbir şey yapmadan da alacağınız miktar aynı.

O halde bunca çaba neden?

Aynı soruyu kendisine milyonlarca insan soruyor.

Sanıyorum özel sektörde beyaz yaka olabilmek için hayaller kuran ve bu emeline ulaşanlar, şimdi ‘keşke memur olsaydım!’ cümlesini en az ayda bir zikrediyordur.

Bu yorumum tepki görüyor, biliyorum.

Memur tanıdıklarım da gelirlerinden şikâyetçiler ama iş garantisine sahip olduklarını ve günümüz şartlarında en iyi maaşlara sahip olduklarını unutuyorlar!

2025 için asgari ücret açıklandığında binlerce mühendisin, insan kaynakları uzmanının, muhasebecinin, muhabirin, tekstil işçisinin de maaşı açıklanmış oldu:

22 bin 104 lira.

2025 yılı memur maaşlarından bazıları ise şöyle:

Şube müdürü 66 bin 329 lira, memur 45 bin 527 lira, araştırma görevlisi 63 bin 848 lira, mühendis 67 bin lira…

Söyleyeceklerim bu kadar!

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.