Yıl 2020… Corona ile tanıştığımız günleri bir hatırlayalım mı?
“Çin’de başladı ama Türkiye’ye gelmez.”
“Gelse bile bize bir şey olmaz.”
“Türklerin gen haritasına göre tasarlanan bir virüs olmadığı için normal bir grip gibi atlatabiliriz.”
Daha bir sürü cümle zihninizde canlandı eminim.
Günler geçti ülkemizdeki ilk vaka açıklandı.
Sonra ilk vefat haberi!
Kapanmalar, yasaklı günler derken…
Ne zaman evimize uğradı, işte o zaman anladık gerçekten pandemi olduğunu…
Öyle değil mi?
***
Maske takardın, takmazdın tartışmaları başladı sonra.
Zorunluluk olmadığı zamanlarda kimse uymadı kurallara!
Hatta maskesi kirlenmesin diye hapşırırken çenesine indiren bile vardı toplu taşımada.
Ciddiyeti artınca pandeminin bu sefer maske takmayanlara, aşı olmayanlara saldırı başladı.
Herkes kendince yorumladı olayları.
Kimi dedi “Aşı olmazsan bana da mikrop bulaştırırsın”, kimi dedi “Aşıya rağmen hasta olabilir ve bulaştırabilirsin”.
Bilmediğimiz şey çok korkutmuştu ve toplum olarak tepkilerimiz de kontrolsüz olmaya başlamıştı.
Maskesini takmadığı için otobüste kavga edenleri, uyardığı için darp edilenleri gördük.
Hepimiz kayıplar verdik.
***
Corona artık normal bir soğuk algınlığı gibi dendi.
Yaz ayları gelince rahatlamaya başladık. Tatillere gidildi, maskeler çıkarıldı, ev ziyaretleri, kapalı mekânlarda kalabalıkların arasında gezmeler başladı.
Sinema, konser, kafe derken unuttuk bile tam kapanma günlerini.
Kademeli olarak yasaklar da kalktı.
Önce HES kodu kontrolü kaldırıldı ki birçok noktada gerçekten işe yaradığına bile şüpheliydim.
Ardından maske zorunluluğu kalkmaya başladı.
Kamu binaları, hastaneler, toplu taşıma zorunluluğu devam etti bir süre.
Bugün hastanelerde maske takma zorunluluğu dışında her şey serbest.
Önce “Takmam” diye, sonra “Neden Takmıyorsun” diye kavga çıkaranlar şimdi neredeler?
Sevdiğim insanlardan, akraba ve arkadaşlarımdan hastalığı çok ağır geçirenler ve ölenler oldu.
Genç yaşta ve başka hiçbir hastalıkları yokken yaşandı bunlar. Bağışıklığım çok sağlam diye maskesini koluna takan ve korona diye bir şey yok diyen arkadaşlarım ailecek haftalarca iyileşemediler.
Kime karşı ve neye kendilerini ispatlamaya çalıştılar bilmiyorum.
Ve yaşı ileri, hastalığı çok dedikleri kişilerin günlerce entübe olduktan sonra nasıl kurtulduklarını da gördüm.
Yani hastalığın kriteri yok, bulaşırken kişi kayırma yeteneği yok.
***
Standartlara uymadı, bitti dediler ama geçen senenin aynı dönemine göre şu anda vaka sayısı daha fazla.
Covid 19 sinsice aramızda gezmeye devam ediyor.
4 Temmuz – 10 Temmuz tarihleri arasında 117 bin 95 vaka, 31 vefat Sağlık Bakanlığı tarafından açıklandı.
Her gün toplu taşıma kullanan biri olarak ne olur ne olmaz diye maskemi takmayı tercih ediyorum.
Hasta hissedip, corona değildir deyip doktora gitmeyen de çok. Ve evinde dinlenmek yerine bunu sokakta yaymaya devam eden de…
Tıpkı günlük vaka sayısının patladığı dönemde; başka kişinin HES kodunu gösterip işe veya gezmeye giden, komşusuna uğrayanlar gibi.
Ben önlem olarak maskemi takıyorum ve evet belki maskeye rağmen hasta olabilirim.
Bu benim tercihim.
Maske takıyorum diye sorgulayıcı bakışlara maruz kalabiliyorum.
Hatta trende seyahat ederken “Maskeni aç artık” diyenler bile oldu.
Çoğunluk ne yaparsa ona uymak zorundaymışız gibi…
Aksi bir hareket farklı bir olaya sebebiyet verebiliyor.
Benim tavsiyem şu günlerde kalabalık ortamlarda, toplu taşımalarda maskenizi takmanız.
Tedbirli olalım, hasta olmayalım!