Puanlar, tercihler ve en sonunda yerleştirme sonuçlarının açıklanmasıyla bir YKS daha geride kaldı.
Pandemi döneminde üniversiteye gitmeyi erteleyen binlerce öğrenci son iki yıldır kuyruktalar.
Başvuruda rekor kırıldığı gibi yerleştirmelerde de aynısı yaşanıyor.
Haliyle bu sene bu durum okulların kontenjanlarına da yansıdı ve Türkiye’de yüzde 99.8 doluluğa ulaşıldı.
Açıkta kalmak istenilmemiş.
‘Ne olursa olsun kazanayım’ düşüncesi bu rekoru getirmiş olsa gerek.
Çevremde sınava giren herkes artık üniversiteli.
Çok sevindirici tabii ki.
Özellikle deprem bölgesinde tanıdıklarımdan da İstanbul’da istediği bölümü kazananlar olduğu haberini almak mucize gibi.
Ama şansını ikinci tercihlerde kullanmak isteyenler umutsuz ve şaşkınlar.
25 bin 387 kişilik açık olduğu, vakıf okullarında boş kalan kontenjan sayısının geçen seneye göre 3 kat arttığı belirtiliyor.
Açıklanan ücretler doğrultusunda sanıyorum ki boş kalmaya devam edecekler.
Ancak atladığımız önemli bir ayrıntı var.
Kazanmak yeterli mi?
Eğitim hayatı boyunca kurulan tek bir hayal var ve gerçekleşmiş.
Artık sıkıntılar geride kaldı diye düşünürken gençler, başka şehirde çocuk okutmanın derdi ailelere kâbus gibi çöktü bile.
Masrafların en büyüğü şüphesiz barınma!
Öğrenci eğer devlet yurdu çıkmazsa apart dairelere ya da arkadaşlarıyla eve çıkmak zorunda.
Kazandığı şehirleri araştıranlar gördükleri yüksek kiralar sonrası okula kayıt yaptırmaktan vazgeçiyormuş, duydunuz mu?
Örneğin, Antalya için 20 bin lira kira ücretinden bahsediliyor.
Çok uzağa gitmeye gerek yok.
Bursa Görükle’de sanki farklı mı?
Bazıları bunu gençlerin yalnız yaşamaya özenmesi diye eleştiriyor, yurtların yetmediği gerçeğini gözden kaçırıyor.
Ayrıca hiç tanımadığı insanlarla bir arada yaşamaktan hoşlanmayan yeni nesil, kazandığı okuldan vazgeçecek kadar gözü kara.
Uzmanlara göre bu vazgeçişlerin sayısı kayıtlara kadar artacak ve ikinci tercih dönemini bekleyenlere bir kapı açılacak.
Şehirlerin ekonomisini ayakta tutan bazı dengeler var.
Bence bunlardan biri de öğrenci nüfusu.
Esnafın gözü gibi bakması gereken bu kitle aksine sömürülüyor.
İlk sene buna maruz kalan çocuklar piyasayı öğrenince işi kuralına göre oynamaya başlıyor ama süreçte aileleri sağlam bir masrafa sürüklüyorlar.
Yani kazanmak yetmiyormuş, bir de okuyabilecek imkânlara sahip olmak gerekiyormuş!
Bu kötü tabloya ek olarak Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi (AÖF) kayıt ücretlerine de zam yapıldığı haberi geldi.
Sınavsız ikinci üniversite için kayıt yaptırmak isteyen vatandaşlar, yüzde 90'ı aşan zam oranlarıyla karşılaştı.
Geçen yıl 620 lirayla bin 120 lira arasında değişen dönemlik kayıt ücretleri, bu yıl bin 180 lira ile 2 bin 80 lira arasında değişiyor.
O zaman şöyle mi demeliyiz:
İkinci diplomayı da almasınlar…
Enflasyonla mücadele yöntemlerinin başında bu bakış açısı geliyor ve bizi kaygılardan arındırıp, kuş gibi hafifletiyor!
***
YKS yerleştirme sonuçlarının ardından skandal denilebilecek şeyler de oluyor.
Yükseköğretim Kurulunca (YÖK), üniversite hayalini gerçekleştirmek isteyen ‘35 yaş ve üstü kadınlara’ ayrılan ek kontenjan meselesi.
Bu yıl ilk kez daha önce üniversiteye gitme imkânı elde edememiş kadınlara yönelik uygulama kapsamında, 8 bin 105’i lisans, 12 bin 937’si ön lisans olmak üzere toplam 21 bin 42 kontenjan ayrıldı.
Ve bu hak için 168 bin 7 kadın aday başvurdu.
"Üniversitelerin toplumun tüm fertleri için erişilebilir ve kapsayıcı olması gerektiğine inanıyoruz" diyen YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, "Bugün ülkemizde hayat boyu öğrenme anlayışının en güzel örneklerinden birini, yükseköğretim tahsili yapmak için YÖK tarafından açılan ilave kontenjanlarda eğitim görmek amacıyla YKS sınavlarına giren 35 yaş üstü kadınlar vermektedir. 35 yaşından 79 yaşına kadar yaşları değişen kadınların, evlatları hatta torunları yaşındaki genç adaylarla sınav maratonuna katılmaları Türk kadınlarının azmini göstermesi bakımından çok anlamlıdır” açıklamasını yapmıştı.
Ben de yazmış ve bunu bir müjde olarak duyurmuştum.
Sonucunda 166 puanla Boğaziçi Üniversitesi'ne yerleşileceğini tahmin etmemiştim!
Genel yerleştirmede en düşük puanı 511 olan fizik bölümünü 166 puan alanın da kazanması tepkiye neden oldu. Veriler incelendiği zaman Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik bölümünü 190 puanla kazananın olması da dikkatlerden kaçmadı.
Yıllarca ders çalışıp, bir iki puanla bu okulları kaçıran öğrenciler sizce ne hissediyorlar?
Bunun açıklaması vardır diye umuyorum…
İyi niyetli yapılan bazı şeyler toplumu yaralayabiliyor!