Türkiye’de yolunda gitmeyen bazı şeyler var.
Bunların başında da işveren-işçi ilişkileri geliyor.
Asgari ücret ne kadar olacak, ha açıklandı ha açıklanacak derken tutar belirlendi çoktan.
‘22 bin 104 lira ile açlığa terk edildik’ diyenler çoğunluktayken; hâlâ daha bunu fazla bulan ve enflasyonun sebebi olarak asgari ücreti gösterenler mevcut.
Ne yazık ki toplum kendisine verilen hap bilgilerle idare ediyor; doğru-yanlış ayırdıyla uğraşmıyor.
Daha fazla okuyayım, öğreneyim telaşı hiç yok.
Sonuçta her sene başında uygulamaya alınan belirlenmiş taban ücrete suç atılıyor; kirada, elektrik-doğal gaz faturasında, markette her bir kuruş zam buna yontuluyor.
Ülkedeki ekonomi profesörlerini ekranlara davet etmek istiyorum; bir hafta boyunca okulda ders anlatır gibi, ekonominin bu şekilde işlemediğini, asıl sorunumuzun fırsatçılık olduğunu aktarsınlar.
Yoksa başa çıkamayacağız.
Herkesin işine geldiği gibi davrandığı ülkemizde başa çıkamadığımız diğer unsurda asgari ücretin yaygın ücrete dönüşmüş olması.
Defalarca dile getirdik, yazdık.
Herhalde devlet kanalıyla özel sektöre bir yaptırım gerekiyor.
Aksi takdirde işverenin elini cebine atacağı yok!
Devlet ne diyor:
En düşük maaş 22 bin 104 lira olacak.
İyi, tamam bu kadar yeter;
Mühendise de, 10 yıl tecrübeli mali müşavire de, yazılımcıya da, gazeteciye de…
Hepimize yeter de artar bile!
***
Görüyorum ki çözüm üretmek yerine konuşmak, eleştirmek, şikâyet etmek her şeyden kolay ve zevkli.
Bir iki gün daha belki tartışılır sonra konu kapanır.
Tabii öncesinde bir iyileştirme yapıp, yapmayacağı merak edilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son noktayı koydu.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Bursa 8. Olağan İl Kongresi'nde konuşma yaptı.
Sadece Bursa’nın değil ülkenin gözü kulağı bu kongredeydi.
Çünkü yerel seçimlerde emeklilerin bir müjde beklemesi gibi, asgari ücretliler de bir müjde umdu, olmadı.
Ekonominin gidişatı için Cumhurbaşkanı şu ifadeleri kullandı:
“Faizle izah edilmeyecek keyfi fiyatlandırma alışkanlıkları elbette bizim işimizi kolaylaştırmıyor zorlaştırıyor. Serbest piyasa ekonomisini, başıbozukluk olarak algılayan ve bunu olabildiğince istismar eden bir kesim var.
Ama bunların da üstesinden geleceğiz.
Esasen bu konuda en etkili yöntem; milletimizin fahiş fiyat artışı yapan ürünleri ve hizmetleri boykot etmeleridir. Satılmayan ürünün, kullanılmayan hizmetin, alıcısı olmayan mamulün fiyatının bir önemi de kalmayacaktır.
Gelişmiş bazı ülkelerdeki tüketiciler bunu bilinçli ve sistematik bir şekilde yaparak hükümetlerine yardımcı olurlar. İnşallah bizde de bu kültür yavaş yavaş gelişecek ve oturacaktır.”
Zor, çok zor.
Tüketimine alışılan ürünler vazgeçmek, hele ki zorunlu mal ise imkânsıza yakın.
Fiyatlarından şikâyetçi olduğumuz mağaza ve marketlerin hafta sonları ağzına kadar dolup, taştığına şahit oluyoruz.
Alışveriş yapmak bağımlılık gibi, kimse ondan ödün veremiyor.
Denetimler sonucu cezalar kesildiği halde etiketlere yansıyan bir indirim de göremiyoruz.
***
“Enflasyonu olması gereken seviyeye indireceğiz. Tabii bununla bir yere geliyoruz. Faizi kesinlikle indirmeye başlayacağız” diyen Cumhurbaşkanı sözlerine şöyle devam etti:
“2025 bunun işareti de olacaktır. Faiz inecek ki enflasyon da insin. Bu adımı atacağız. Bu bizim artık olmazsa olmazımız. Kıymetli yol ve dava arkadaşlarım, hiç şüphesiz son günlerin en çok tartışılan konusu 22 bin 104 lira olarak belirlenen asgari ücret rakamıdır. Bu istihdam, enflasyon ve gelir arasında dengeyi gözeten bir rakamdır. Biliyorsunuz asgari ücret çalışana verilecek maaşın en alt seviyesini ifade eden bir meblağdır.”
Ve ekledi:
“İşveren daha fazla vermek istiyorsa versin, onların önüne kesen yok. Bizler ‘Sen niye bu kadar verdin?’ demiyoruz. Biz tabanı belirliyoruz. Daha fazla vereceksin, ver. Elini tutan yok, cebine müdahale eden yok.”
***
Haklı!
Biz de tam olarak bunu kastediyoruz.
Asgari ücret belirlenir belirlenmez, bu tutarla ayı nasıl tamamlayacağını düşünen çalışandan daha fazla, ‘ben bunu nasıl öderim?’ telaşına düşen işverenler nasıl oluyor da işletmelerinin faaliyetini devam ettirebiliyor?
Yoksa kârdan zarar mıdır çekinceleri?
-Kriz nedeniyle, ayakta kalmakta zorlanan ama çalışanı işsiz kalmasın diye imkânlarını seferber edenleri tenzih ediyorum!-
Toplumun hükümetten talebi; sürekli ücret artışı değil; bunun uygulanacağı alanların belirlenmesi olmalı.
Nitelikli çalışana bunu reva gören zihniyetin değiştirilmesi için bir adım bekliyoruz…