Güzellik algısı tek tipleşmeye yol açarken hem psikolojik hem fizyolojik sorunlara da yol açıyor. Psikolog Zeynep Şimşek ve Diyetisyen Senem Çelik uyarıyor: “Her şeyin aşırısı dikkat çekiyor!”
Beğenilmek hiç bu kadar önemli olmamıştı! Yaşadığımız çağın en büyük diktelerinden biri; güzellik. Güzellik kriterleri kitleler tarafından belirlenirken ne yazık ki bunları sağlayabilmek için insanlar, sağlıklarını kaybetmek pahasına birtakım uygulamalara yöneliyor.
Sonucunda bedensel memnuniyetsizlik estetik bağımlılığını -Elbette kastettiğim aşırıya giden süreçler- doğurdu. Buna eşlik eden kilo takıntısını da es geçemeyiz. Zayıflık, güzellik için adeta birinci kriter. Özellikle gençlerin sosyal medya etkisiyle tek tipleşme hevesinin arttığını görüyoruz.
Durumu analiz etmek, gidişatı irdelemek adına uzman görüşüne başvurdum.
Cansu Dağaltı ve Kerem Dağaltı’nın kurucusu olduğu Eterna Psikolojik Danışmanlık ve Sağlıklı Yaşam Merkezi’ni ziyaret ederek hem Psikolog Zeynep Şimşek’e hem de Diyetisyen Senem Çelik’e sorularımı yönelttim.
Ben bazı şeyleri yanlış bildiğimi fark ettim, umarım paylaşılan bilgiler sizde de farkındalık oluşturur.
Keyifli okumalar…
***
Öncelikle söz Psikolog Zeynep Şimşek’te!
ESTETİK BAĞIMLILIK MIDIR?
Hızla yayılan ‘görüntü takıntısı’nın psikoloji temelli sebepleri nelerdir?
‘Estetik bağımlılık mıdır?’ diye bir soru var gündemimizde. Cerrahi işlemler, medikal estetikler artmış durumda. 18 yaş altı ve genç yetişkinlik dediğimiz 25 yaşa kadar olan dönemde, sosyal medyada görünür olan gençlerin, influencer dediğimiz grupların etkisi çok fazla. Estetik operasyonları yapan hekimlerin ve bunu yaptıranların sürekli gösteriliyor olması, ‘herkesin ihtiyacı var’ algısını yarattı. Biraz ailelerle de ilgili; kontrolü kaybettiler, her şeye izin veriyorlar, çocuklar ne isterse o oluyor. 17 yaş grubunda badem göz ameliyatı, burun ve dudak dolgusu vb. işlemler yapılıyor. Hem reşit değiller hem de henüz yüz oturmamış. Daha da önemlisi psikolojik gelişimin zihinsel olarak tamamlanmadığı bir yaş.
Bir parantez açmak istiyorum…
Erken yaşta estetik yaptırmanın sakıncalarından da bahseder misiniz?
Beynimizin ön bölümünde ‘Prefrontal Korteks’ dediğimiz bir bölüm mevcut. Burası muhakeme ile ilgili ve ergenlik döneminde gelişimini tamamlamaya başlıyor. Düşünün ergenlik çağında organlar ve hormonlar değişiyor, gelişiyor. Karşı cins tanınıyor, flörtleşme dönemi oluyor. Aynı anda da üniversite sınavına girme, meslek seçme evresi de bu döneme denk geliyor. Yani muhakeme alanı gelişiyor. Ehliyet alırken de 18 yaş zorunluluğu bulunuyor. Dünyada bu böyle. Tam bu aralıkta; hormonların tavan yaptığı, vücudun değiştiği anda estetik gündeme geliyor. Özenmek, bunu kendisinde yapmak istemesi ortamı karıştırıyor. Hata yapmaya açık! Biraz daha yetişkinlikte karar verilmesi gereken süreçler öne çekiliyor. İlgi ihtiyacı, beğenilme, göz önünde olma ihtiyacı estetiğin yaşını indiriyor.
ÖZ DEĞER EKSİKLİĞİ
Mutsuzluk ve tatminsizlik mi beğenilme isteğini tetikledi? Neden görsellik bu kadar ön planda?
Beden algısı ile ilgili. Durumu analiz edince; öz saygıda, değerde, güvende eksiklikle karşılaşabiliyoruz. İnsanlar öz değerdeki eksikliği gidermenin yolunu, dış görünüşü değiştirmekte arıyor.
…
O halde ‘toplumumuzda öz güven eksikliği var’ diyebilir miyiz?
Tek argümanla bu sonuca varmak doğru olmaz. Pandemiden örnek verebiliriz. Belirsizliğin verdiği kontrol kaybı hissi, herkesi bir şeyleri tüketmeye yönlendirdi. Bazı ürünlere yoğun talep oldu. Durumu, ‘Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ teorisine dayandırarak açıklarsak; bu ihtiyaç fizikseldir ve en altta yer alır. En üstte ise; ‘insanın kendisini gerçekleştirmesi’ yer alır ve belki şaşıracaksınız ama ‘estetik’ bu kategoridedir!
Sizce makyaj yapmak bir estetik kaygısı mıdır? Hayır!
Kendinizi daha iyi hissetme, kendinizle barışık olma, daha güzel görünme ihtiyacı piramidin en tepesindedir. Estetiği sadece bağımlılık ya da olumsuzluk olarak değerlendirmemek gerekir. Psikolojik soruna dönüştüğü noktayı iyi ayırt etmek lazım.
‘İDOLLER İDEALİZE EDİLİYOR’
Peki, o tehlike çanlarının çaldığı nokta nasıl ayırt edilir? Ne zaman psikoloğa başvurulmalı?
Dismorfofobi -beden algısı bozukluğu- ciddi bir sorun. Kişinin sürekli bedeniyle uğraşması ama asla mutlu olamaması önemli bir belirti. Aynada geçirilen vakit hızla artıyorsa bir sorun var demektir. İdol alınanlar, idealize ediliyor. Tabii estetik yaptırmak istemenin altındaki sebepler iyi araştırılmalı. Eğer bahsettiğimiz ergenlik çağındaki bir gençse o zaman aileler ve hekimler doğru yönlendirme yapmalı. Her şeyin aşırısı dikkat çeker!
ÖLÜM RİSKİ VAR!
Kendisini şişman zannederek son noktaya kadar aç kalanların psikolojik süreci nasıl işliyor?
Anoreksia Nervoza, Pika, duygusal yeme bozukluğu, Bulimia Nervoza gibi türleri var. Anoreksia Nervoza ve Bulimia Nervoza en tehlikeli olanları. Bulimia nervoza’da yedikten sonra kişinin suçluluk duyarak kendisini kusturması söz konusu. Anoreksia’da ise; kişi kendi boy ve yaşına uygun ortalama kilosunun yüzde 85 oranında altında olduğu halde kendisini şişman görür.
Kişiler genellikle bu bozuklukların farkındadır ama bunu fark ettikleri halde tedaviyi reddederler.
Onkolojide ölüm oranının en yüksek olduğu hastalık pankreas kanseridir. Psikiyatri de ise Anoreksia ve Bulimia’dır!
HAYATIN AKIŞINA AYKIRI!
Peki, hiç aç olmadığı halde yeme davranışı gösterenler için ne dersiniz?
Bu his her zaman olumsuz bir duygu sonrası gelmez; bazen ödüllendirme davranışı da olabilir. Üniversitedeyken vize-final döneminin sonunda kendimizi hamburgerciye atardık. Bu ödül davranışı ile ilgili.
Eğer bu ödüller sonrasında tıbbi, fiziksel olarak herhangi bir sağlık sorununuz, yağlanmanız yoksa; hareketli bir yaşamınız varsa, ertesi gün çıkıp işe gidebiliyorsanız bunu yeme bozukluğu olarak değerlendirmek doğru olmaz.
İzole yaşamak, kısıtlanmak, her şeyden kesmek hayatın akışına aykırı.
Hiçbir sorununuz yokken, ‘tatlı yemeyeceğim’ demek de bir sorun!
*****************************************************************
Diyetisyen değince çoğumuz geriliyoruz. Diyet demek-açlık demek gibi. ‘Kimse benden çikolatamı alamaz’ diye sitem ederek başladığım röportajımın bu kısmında sorularımı Diyetisyen Senem Çelik cevapladı.
Ön yargılarıma göstermiş olduğu sabır için teşekkür ediyorum!
SAĞLIKLI BESLENME
Diyet bizi açlıktan öldürür mü?
Diyet açlık demek değildir; sağlıklı beslenme demektir. Çikolataya bile izin veriyoruz tabii miktarına bağlı. Biraz kilo verdikten sonra, tatlı gününü de belirliyoruz. Komple yasaklamadan, biraz uzaklaştırma veriyoruz sadece. Gördüğünüz gibi ölüme yol açan katı kurallarımız yok!
ÖNCE PSİKOLOJİ
Sıfır beden algısı herkesi zayıflamaya yönlendirdi. Anokrasia Nervoza gibi durumlarda neler yapıyorsunuz?
Bu tip durumlarda psikolog daha baskın kalıyor çünkü yeme ataklarından sonra kusma başlıyor. Ya da bazıları tamamen yemek yemeği reddediyor. Belirli marka mamalar var, yüksek kalorili içecekler mevcut. Yemek yemeği reddedenlere bu tip ürünler veriliyor. İleri seviyede hastalar, hastaneye yatırılıyor.
Bulimia manken hastalığı dediğimiz hastalıkta ise; aşırı yeme atakları oluyor, sonra pişman olup kendilerini kusturuyorlar. Bu vücutta tahribata yol açıyor. Sıkıntı, psikolojide başlıyor. O düzelmeden biz ne beslenme programı uygularsak uygulayalım işe yaramıyor!
MİDE HACMİ BÜYÜYOR
Yemeyenler kadar, yeme atağı geçirenler var. Yeme ataklarının nedenlerinden bahseder misiniz?
Bazı vitaminlerin eksikliği, Çin tuzu konulan gıdaların bağımlılık yapması gibi pek çok etken yeme atağının kaynağı olabilir. Vakalarda mide aç değil, duygusal açlık var! Tamamen beyni doyurmak için stres anında yeniyor. Aşırı yedikçe zamanla mide hacmi büyüyor. Ondan sonra da gerçek açlık haline evriliyor.
AÇ KALINMAMALI!
Yeme atağı sırasında şiddeti azaltacak bir öneri var mı?
Aslında yeme atağı geçirmemek için ne yapmak lazım, buna bakılmalı. Uzun süre aç kalınmamalı. ‘Kahvaltı yapmıyorum, öğlen yemiyorum, akşam ise çok yiyorum’ diyor kişi. Vücut bu durumu tehdit olarak görüyor; ‘yiyecek yok o zaman ben bunları depolayayım’ diyor. Gün içinde besinin gelmemesiyle, akşam gelenler depolanıp, yağa çevriliyor. Bu ilerledikçe karaciğer yağlanması, kalp-damar hastalıkları, şeker hastalığı çıkıyor.
BİR İRADE MESELESİ
Son dönemde popüler olan ‘Andulasyon’ nedir?
İnsanlar yattığı yerden kilo vermek istiyor. Tek başına kilo verdirmez ama bu cihaz kan akışını hızlandırıyor. Metabolizma aktive oluyor, kilo verimi kolaylaşıyor. Kalça, karın bölge incelme, iç yağlanmayı azaltabiliyor. Vücutta spor yapmış etkisi yaratmış oluyor. Aynı zamanda ağrılarda da kullanıyoruz. Kızılötesi ışık kasları rahatlatıyor. Ödem attırıyor; bağırsakları çalıştırıyor. Asıl sağlık açısından çok kompleks bir cihaz. Hiç ağrısı, sızısı da yok. Yarım saatlik seanslar düzenliyoruz. Tabii zayıflamak için diyet de şart; bu da irade meselesidir!
KİLO MU, ÖDEM Mİ?
Kilo vermeyi zorlaştıran unsurlar neler?
Herkes şunu diyor ‘benim ödemim var’. 20 kilo ödem olabilir mi? Her şeyden önce kişi kendisinin farkında olmalı. Biz kan değerlerine bakarak işe başlıyoruz; D, demir ve B12 vitaminleri kontrol edilmeli. Bunlar eksik olunca, kilo verme süreci yavaşlar. Demir eksik olduğu zaman ayda bir-iki kilo ancak verilebilir ve yağlanmaya da yol açar. C vitamini ile alınması gerekir ki aktivasyon hızlı olsun. Magnezyum kullanımı yaygınlaştı; kas ağrısı, kabızlık gibi sıkıntılarda destekleyici olur.
Peki, vitaminler kilo aldırıyor mu?
İştah açabilir ama tek başına ‘kilo aldırıyor’ demek yanlış. İştahı kontrol etmek yine size kalmış!