Yüzlerce vatandaşımızın vefatına, binlercesinin etkilenmesine sebep olan 12 Kasım 1999 Düzce depreminin yıldönümünde, toplumumuzda farkındalık oluşturmak amacıyla ülke genelinde “Çök, Kapan, Tutun” hareketleriyle deprem tatbikatı planlandı. Kasım ayına girdiğimiz günden beri haberlerde ve sosyal medyada 12 Kasım Saat 18.57’de ülke çapında büyük bir tatbikat yapılacağı bilgisi paylaşıldı. Tarihi karıştıranlar da oldu, ne olacağını bir türlü çözemeyenler de.
Öncelikle camilerden, okullardan siren çalınacağı ve telefonlara AFAD’dan mesaj geleceği söylenmişti. Açıkçası; “tatbikat anında kaos yaşanacak mı?” ve “bu uygulamadan bilgisi olmayanlar korkup kendilerine zarar verecek mi?” diye düşünmüştük. Bu yüzden tanıdıklarımıza haber verdik. Bu kadar işin takipçisi olup, tatbikat anında telefonuna uyarı gelmeyen, hiç alarm duymayanların sayısı da oldukça fazlaydı. Aradan bir saat geçtikten sonra uyarı mesajı geldiğini dile getirenler de var.
Bursa’da o saatlerde Heykel’de olmama rağmen tatbikatı unutmuştum ve etrafta hiçbir hareketlilikle karşılaşmadım. Zaten belirtilen anda değil, on beş dakika sonra telefon ekranımda; “AFAD bilgilendirmesidir. Şu anda ülke genelinde deprem anı çök-kapan-tutun tatbikatı yapılmaktadır” yazısı çıktı.
Niyet güzel, uygulama önemliydi. Geliştirilerek yeniden tatbikatların yapılacağını düşünüyorum.
Şehreküstü’nde, AFAD ekipleri hazır bekliyordu. Deprem sonrasında yapılacaklarla ilgili temsilen stantlar oluşturulmuştu. Çorba dağıtımı da yapıldı. Ciddiye alarak gerçekten düzgün bir tatbikat gerçekleştirenler de vardı, ne olduğunu anlayamayarak çorba dağıtım sırasında bekleyen de. Eğlence anlayışıyla meydanda dört dönen çocuklar da. Neyse ki bu bir denemeydi. Deprem anında saniyeler bile önemliyken tatbikatta enkaz altında kaldık!
Tatbikat bir yana AFAD’ın ne kadar önemli olduğunu, arama kurtarma çalışmalarının nasıl yapıldığını, deprem anında ve sonrasında yapılması gerekenleri öğrenmemiz şart!
Bunu yalnızca kamu spotları, tanıtım broşürleri ve TV programlarıyla gerçekleştiremiyor gibiyiz. Belki de her vatandaş için zorunluluk haline getirilmelidir! Çünkü gönüllü olduğumuz zaman bu etkinliklere katılmamız biraz aksayabiliyor. İşten izin alınamıyor, tatil günü buna harcanamıyor vb. bir sürü engel çıkabiliyor. Ya da kişisel olarak bu psikolojiyi kaldırmayacağını düşününler zaten eğitimlere katılmayı düşünmüyor bile.
Ben yapamam demeyin. Deprem bizim gerçeğimiz maalesef, bilmemiz, öğrenmemiz ve öğretmemiz gerekiyor. Bunun için AFAD görevlilerinden bilgi aldım. E-devlet sisteminden AFAD’ın sistemine erişebiliyor ve gönüllülük başvurusu yapabiliyorsunuz. Burada çıkan eğitimleri izleyip sınavını oluyorsunuz. Sınavı başarıyla geçerseniz eğer KüçükBalıklı’da bulunan Bursa İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nde uygulamalı eğitimlere katılabiliyorsunuz. Bir felaket yaşandığında yardıma koşmak hepimizin içinden geliyor ama bir şey bilmeden gelişigüzel hareketler sahada diğerlerinin işini zorlaştırıyor. Profesyonel olarak yardım gerekiyor. O yüzden AFAD eğitimlerine katılın, çevrenize de bu konuda önayak olun!
****
Bilgi ekonomisi
Seçim yaklaştıkça parti liderlerinin ve siyasilerin söylemlerinden eksik olmayan bazı yeni nesil kavramlar var; yapay zekâ, teknoloji, sürdürülebilirlik, yüksek yetenek inşası ve bilgi ekonomisi.
Cuma akşamı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Bursa’daydı. Basın, toplantının bir bölümüne katılma fırsatı bulabilirken, en azından Kılıçdaroğlu bir konuşma yaptı. Konuşma içeriğinde bahsettiğim kavramların bulunması dikkat çekiciydi. Türkiye’de gelişmenin olması için demokrasi, üreten ülke, güçlü sosyal devlet ve sürdürülebilirlik üzerine kurulu bir sistem olması gerektiğini söyledi. Bilgi ekonomisi olmazsa katma değeri yüksek ürün üretilemez. Bunun için Başkan, “Üniversiteler bilgi üretir ve sanayicilerde bunu elle tutulur metaya çevirir. Eğer aykırı düşünceler cezalandırılır ve özgürlük ortamı oluşturulamazsa gelişemeyiz. Yüksek yetenekli kişilerin yurt dışına gitmesini önleyemeyiz” dedi.
Bilgi ekonomisi, küreselleşmenin ekonomik ayağını oluşturur yani bir iktisadi sistemde tüm ekonomik faaliyetlerin bilgi temelli olarak gerçekleştirildiği ve söz konusu faaliyetlere bilginin entegre edildiği yapıdır. Yani bilgiye, veriye ulaşabilen her şeyi yapabilir. Zaten günümüzde teknolojide bu sayede gelişiyor. İlk kim yaparsa o kazanıyor. Evet, kesinlikle bunun için çalışılmalı, projeler üretilmeli.
Ancak dikkat ediyorum da, tüm bu söylemler artık popüler.
Seçmen kitlesine yeni eklenecek olan Z kuşağı için uygun konuşmalar yapılmaya başlandı.
Benim merak ettiğim ise, hitabette bu kadar yetkin olan partilerin liderleri, bunları uygulamaya nasıl geçirecekler? Bunları nasıl yapacaklar?
Mesela, yüksek yetenek inşası için nasıl bir hazırlık, proje var?
Belki bunlar basına kapalı iş insanlarıyla yapılan görüşmede konuşulmuştur!
Öğrenebilmek için: İş insanı tanıdığı olan var mı?