Türkiye sevilen, kıymetli bir sanatçısını kaybetti.
Videolarda ölüm anını izlerken çoğumuz derinden sarsıldık.
Yaşamak pamuk ipliğine bağlı ve her şey ne kadar da sıradan.
Bir önceki cümlemde -çoğunluk- ifadesini kullandım.
Çünkü görüyorum ki bir ölümü bile siyasete alet edenler var; olup bitenden etkilenmiyor, hissetmiyor, üzülmüyorlar…
Kin ve nefret söylemleri kullananlar ve kendi görüşüne yakın diye bunu da metalaştıranlar sosyal medyada çarpışmaktalar.
Bu durumu tasvir etmek için tek bir kelime yeterli:
İğrenç!
İnsanlığını kaybetmiş; sen-ben, sağcı-solcu, ötekiler-bizimkiler, yaşlılar-gençler gibi ayrımlara kurban gitmiş bir toplum istemiyoruz!
***
‘Akademiklinik’ ismiyle tanıdığımız Behçet Yalın Özkara son paylaşımında bir veriden bahsediyor:
Kutuplaşma.
Siyasi çekişmeler sonucu yaşanan olaylara ilişkin kanalında bir anket yayınlayan Özkara, 15 bin 294 kişi katıldığını açıkladı.
Elbette sizin için yeterli bir çoğunluk olmayabilir ya da yeterince bilimsel değildir.
Ancak bence içinde bulunduğumuz toplumsal iklim hakkında yorum yapmamız için yeterli.
‘Toplumun kutuplaştığını düşünüyorum’ ifadesine ‘evet’ cevabı yüzde 90 oranında.
Hem AK Parti seçmeni hem de CHP seçmeni için sonuç bu.
İki kutupta; birbirinden uzaklaşan, nefret eden insanlar var artık.
İşte en büyük tehlike bu!
İnsanlar kutuplaştığını kabul ediyor ve bunu yapmaya devam ediyor.
‘Bu beni çok üzüyor’ diyen Özkara; “Bir ülkenin ayakta kalabilmesi ortak hedeflerle, birlik olmakla mümkün” vurgusu yapıyor.
***
Ne yaparsak yapalım kazanan taraf öfke, nefret.
En çok bu söylemleri içeren paylaşımların beğenildiği, birinin diğerini yok ettiği şeyler prim sağlıyor.
Nereden mi biliyorum?
Instagram hesabıma bir mesaj geldi.
Hakkımda bir şey bildiğini sanmadığım kişi; ‘midemi bulandırıyorsun’ ile biten uzun bir yazı göndermiş.
Bayram boyunca siyasi paylaşımlar yapmamam kendisini kızdırmış.
Beni sessiz, duyarsız, tarafsız kalmakla suçluyor.
Peki, buna mecbur muyum?
Birisi de ‘emeklilerin dertlerini neden yazmıyorsun?’ diye sormuş.
Halbuki defalarca başka başka başlıklar altında kaleme aldım.
İşsizliği, çalıştığı hâlde geçinemeyeni, emekçiyi, öğrenciyi, öğretmeni, doktoru, gazetecileri, nadir hastalıkları olanları, ilaca erişemeyenleri vb…
Hep yazdım, yazmaya da devam edeceğim.
Burada dikkatinizi çekmek istediğim; bazılarının sorun yaratmak isteyerek, sizi polemiğe çekme gayreti.
Daha önce de belirttiğim gibi Türkiye nüfusu 85 milyon.
Tüm bu kavga en fazla 5 milyon arasında yaşanıyor; geriye kalan kalabalık kitlenin çok başka dertleri var ve sandık önlerine gelirse oy vererek tepkilerini göstermeye hazırlar!
Sosyal medyada fikir beyan etmek, tanımadıkları insanlarla çekişmek zorunda değiller.
***
Bilimsel verilerinle konuş derseniz de 2024 yılı Ağustos ayında yayınlanan sonuçları aktarayım.
IER Araştırmasında temel amaç şöyle açıklanmış; 2002'den 2023'e kadar Türkiye'de seçim kutuplaşmasının coğrafi evrimini analiz etmek ve 18-30 yaş arası gençler arasında kutuplaşmanın düzeyini, farklı boyutlarını araştırmak. Çalışma, seçim verilerini inceleyerek ve detaylı bir anket çalışması yürüterek kutuplaşmayı tetikleyen faktörleri tespit etmeye; bu dinamiklerin farklı gruplarda nasıl tezahür ettiğine dair içgörü sağlamaya çalışmış.
Ve sonuç:
“Türkiye'de parti tercihlerinde kutuplaşma tüm coğrafi düzeylerde artmıştır. Seçim kutuplaşmasını ölçmek için kullanılan Simpson Çeşitlilik Endeksi, siyasi tercihlerin çeşitliliğinde belirgin bir artış olduğunu ortaya koymuştur.
Daha önce dengeli siyasi manzaralar sergileyen bölgeler, baskın partilerin daha fazla destek kazanmasıyla daha kutuplaşmış hâle gelmiştir.
Geleneksel olarak daha az kutuplaşmış olan kıyı bölgeleri, iç bölgelerde gözlemlenen daha yüksek kutuplaşma seviyelerine paralel olarak önemli artışlar göstermiştir.
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde merkezi mahallelerde çepere göre kutuplaşma daha fazla artmıştır.
Bu durum, sosyo-ekonomik faktörler ve demografik değişimlerden etkilenmesi muhtemel olan kentsel nüfus içindeki siyasi dinamiklerde bir değişime işaret etmektedir.”
***
Bu gidişattan rahatsız olunması gerekiyor.
Ama süreci körükleyen toplumsal öfke çok fazla!