10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü vesilesiyle Ekol Koleji’ne misafir olduk.
‘Tabiatın kalbinde özel bir okul’ sloganıyla hizmet veren kolej Gürsu’da.
İlk etapta mesafeyi göze alamasak da davet Dilek Durak aracılığıyla bize iletilince reddedemedik.
İyi ki de gitmişiz; öğrencilerle vakit geçirmeyi nasıl da özlemişim.
Yeniden çocuk mu olsam yoksa bulunduğum yaşta kalıp, öğrencilerin ilgisinin tadını mı çıkarsam, karar veremedim.
Organizasyonun asıl amacı basınla, büyüyünce gazeteci olmak isteyen çocukları buluşturmaktı.
Konferans salonunda bizi bekleyen ilgiden habersiz, gündemin hepimize yaşattığı karamsar tablodan sıyrılıp, kendimizi bahçedeki midillilerin yanında bulduk.
Eğitimin özelleştirilmesine tıpkı sağlıkta olduğu gibi karşıyım ama Ekol Koleji algımı sarstı.
Devlet okullarından beklediğimiz eğitim kalitesinin, yaklaşımın prototipi ile karşı karşıya kalmak biraz mutlu etti, biraz da canımı sıktı.
Ne idari kadro da, ne öğretmenler de, ne de öğrenciler de ‘paralı eğitimin vermiş olduğu ayrıcalıklı imajı’ yoktu.
Belki bana kızarlar ama bir gerçek var;
Veliler yüksek tutarlarla çocuklarını okula yollayınca beklentiye giriyor; yılsonunda her zaman yüksek notlar görmek istiyor.
Ticari kaygıyla velilere müşteri gözüyle bakan sistem, öğretmenleri zor durumda bırakıyor.
Çalışanın çalışmayandan ayrılmadığı öğrenci öbekleri her şeyi kendilerine hak görüyor.
Sonuçta, diplomasıyla başarı ispatlayan ama iki cümleyi bir araya getiremeyen gençler yetişiyor.
Ama Ekol’de tek dert; doğayla iç içe bir ortamda kaliteli nesil yetiştirme telaşı gibi duruyordu.
‘Böcek Oteli’, yağmur suyu toplama düzeneği gibi çalışmaları da bahçede gördüm.
Çoğu okulun reklamları ‘kodlama öğretiyoruz’ sloganıyla doluyken; doğanın parçası olmayı vadetmek risk barındırıyor.
Malum toplum olarak teknolojiye çok meraklıyız ama bunun altyapısının olup-olmadığına, programların niteliğine bakmıyoruz.
Hele bir de tarımdan kopmayı meziyet olarak kabul ettiğimizden beri doğanın da yüzüne bakmıyoruz.
Tüm bunları toplayınca sunulanlara çok özendim.
Basit gibi görünen ayrıntılar, bu tip şartlarda eğitim alma fırsatına erişenlerin hayatında muhakkak fark yaratacak.
***
Gelelim bize yöneltilen sorulara.
Boyunlarında fotoğraf makineleri ile sahnede yerlerini alan minikler çok iyi hazırlanmışlardı ve şunları sordular:
“Gazeteci olmaya nasıl karar verdiniz?
Teknoloji, gazeteciliğe nasıl etki ediyor?
Yapay zekâ ile mesleğinizin ilişkisini değerlendirir misiniz?
Basın kartı ne işe yarıyor, ayrıcalık sağlıyor mu?
Gazetecilikte yaratıcılığın devam ettirilebilmesi için önerileriniz neler?
Sahada karşılaştığınız zorluklar neler?
Haber yaparken tehdit veya engellemelerle karşılaşıyor musunuz?”
Her birine uzun uzun cevap vermeyi ve tek tek anlatmayı çok arzulasak da vakit dar olduğu için kısa kısa motive edici cümleler seçtik.
Belki açıklamalarımız ışığında mesleği yapıp yapmayacaklarına karar vermeyecekler ama hayatlarında güzel bir anı olacağız!
Ekol Koleji Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Nebi Taşçı;
“Güçlü çocuk yetiştirmeyi hedefleyen alternatif eğitim modeli; Reggio Emilia’yı benimsedik. Aynı zamanda hem öğretmen yetiştirmeyi hem de modern üretim araçlarını kullanmayı amaç edinmiş, toprağın ve tabiatın kalbine bir zamanlar oturmuş olan köy enstitüleri eğitim sistemini benimseyen, tabiatla iç içe bir anlayışla faaliyet gösteren okulumuzda, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kapsamında bu anlamlı etkinliği düzenledik.
Gazetecilik mesleğine ilgi duyan geleceğin gazeteci adayı öğrencilerimizi bu özel günde sektöre yön veren gazetecilerle bir araya getirdik. Bu anlamlı günde öğrencilerimizin özgür düşünme, sorgulama ve toplumsal olayları analiz etme becerileri üzerine de vurgu yapılmasını sağlamış olduk” açıklamasını yaptı.
Kurum Müdürü Türkan Sedef Taşçı’dan okulla ilgili bilgiler de aldıktan sonra kampüsten ayrıldık.
Üzülme sebebime de değineyim:
Neden ülkenin her köşesinde tüm çocuklar bu imkânlara erişemiyor?
İllaki özel okulların yolunu mu tutmak gerekiyor?
Temennimi ütopik bulup, gülmüşsünüzdür kesin.
Kaynakların maksimum fayda sağlayacak şekilde dağıtılması; doğru politikalarla gerçekleştirilebilir.
Ne yazık ki, bilişim ve teknoloji alanında çalışmalarıyla tanınan Gazeteci-Yazar Serdar Kuzuloğlu’nun bir videoda aktardığı Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun dizelerindeki dram devam ediyor:
“…Oğlum Mernuş
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun...”