Bazı konuları her gün yazsak bile dikkat çekemiyor, istediğimiz etkiyi alamıyoruz.
İlgili mercileri harekete geçirecek rüzgârı estiremiyoruz.
Ya da zaten herkes her şeyi biliyor ama kımıldamıyor!
Çağ böyle; sineye çektik ama yine de aşırı duyarlılık hâlinden vazgeçemedik.
Çünkü bu ülkenin vatandaşıyız, toplumun parçasıyız.
Bugün ‘Aman, bana ne!’ desek yarın biz de aynı sıkıntının eşiğindeyiz…
Hangi konudan bahsediyor olabilirim:
Enflasyon, asgari ücret, emekliler ya da doğal afetler mi?
Bu sefer kıtlıkla karşı karşıya kalmayalım diye önceliğimiz olması gereken ‘tarım’a değineceğim!
-Bir kez daha, üşenmeden, bıkmadan…-
***
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak’ı gazetemizde ağırladık.
Hâliyle yorumlara ve haberlere dayanan bilgilerden öte uzman görüşü de alma fırsatımız oldu.
Bursa’nın eski günlerine dönmesi mümkün mü, tarım kenti olabilir mi? sorusunu yöneltirken cevabı da biliyor gibiydik.
Kime sorsam, aynı cevabı alırım zaten.
Geç kaldık, imkânsız, sanayinin pençesinde; artan nüfusuyla Bursa’yı kaybettik…
Başkan Çakmak duruma ılımlı yaklaşarak şu yanıtı verdi:
“Önemli olan niyet! Siz bir şey yapmak istiyorsanız yapılamayacak bir şey yok.
Kaybedilmiş tarım toprakları, çiftçiler ve çiftçi gençlerimiz var. Doğru programlar uygulanarak bir yerlere muhakkak gelinir. Bundan sonra doğru yerlerde sanayileşme sağlanır, şehir rahatlayabilirse kurtarabiliriz!”
Tabii ülkenin ekonomik yükünü çeken Marmara Bölgesi’nde olduğumuzu unutmayalım.
Yetkili isimler projeleri paylaşırken Bursa’nın sanayisine dikkat çekiyor; daha fazla organize sanayi bölgesi kurulması gerekliliği tartışılıyor.
Mümkün olsa vatandaş tahliye edilecek, her yere fabrika bacaları dikilecek. Toz, duman hava kirliliği ciğerimizi soldururken de önceliğimiz her zaman sanayi!
Olmasın dememiz ütopya, böyle bir çıkışımız da yok.
Ancak günü gelip gıda telaşına düşünce anlaşılacak tarımın kıymeti…
Nitekim Başkan Çakmak da;
“Sanayinin yüzde 70’inin Marmara’da yığılmasının bir anlamı var mı? İnsanlar iş ve aş için geliyor buraya. Sanayiyi tarımsal verimliliği olmayan yerlere götürseniz her şey çözülür. Pandemide tarımın nasıl önemli olduğu görüldü. Kimse bilgisayar, tablet, telefon almaya koşmadı. Herkes markete koştu ne yiyeceğiz diye! Sokağa çıkmak yasakken, üretim devam edebilsin diye çiftçiler çalıştı” dedi ve ekledi:
“Bursa tarım alanlarının genişliği açısından Türkiye’de 34. sırada ancak katma değer yaratma açısından 6. sırada. Üstelik tarım arazilerinin dörtte biri boş bırakılıyor, ekilmiyor. Son 17 yılda şehrimiz; tarım alanlarının yüzde 12’sini kaybetti, son bir yılda ise 3 bin 300 hektar kaybettik.”
Veriler sürpriz değil!
70 bin çiftçisi olan bu şehrin ne yazık ki hâlâ tarıma dair bir projesi yok.
Üstelik üretimin sürdürülebilirliği de büyük tehdit altında.
Çiftçiliği devam ettirmek isteyen yok, köylerden kente göç ciddi boyutlarda. Toplumsal algı; işi topak olanları küçümserken, büyük kentlerde fabrikada ya da hizmet sektöründe çalışılmasını yüceltiyor.
Bunu da çarpıcı bir ifade kullandı Başkan Çakmak:
“Çiftçilik kız verilmeyecek meslek gruplarından oldu!”
Açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Çiftçi direniyor, tarımda kalmaya çalışıyor. Ama gençleri kaybediyoruz, onlar zorluk yaşamak istemiyor. Babasından, dedesinden gördüğü sıkıntıları yaşamamak için fabrikalarda çalışmak istiyorlar. Köye yatırım gitmiyor; sağlık, ulaşım, sosyal donatı sorunu çözülmüyor. Sonra diyorsun ki; ‘sen orada kal, üret, biz kentte yiyelim.’ Köyde ortalama yaş 60 oldu. Geleceğe dair tarım sıkıntıya girdi. Ve size olacağı söyleyeyim; bugün 3-5 tane marketle boğuşuyoruz, yarın tarımı ele geçiren 3-5 holdingle boğuşmamız gerekecek. Tarımsal üretimi ele geçirecekler ve biz de onlara mecbur kalacağız…”
***
Ana fikir:
Çiftçi itibarsızlaştı!
Elbette daha pek çok sorun var; üretim planlaması, ürünlerin belirlenmesi, kota uygulaması vb…
Bunlara daha önce de değindiğim için kendimi sınırlandırmak istedim.