Turizmin pek çok çeşidini duyduk.
Bursa olarak geç tanışıp, tez sahiplendiğimiz alan ise ‘Gastro Turizm’ oldu.
Sadece yemek için bulundukları ülkeden başka ülkeye gidebilecek boş vakti, yeterli maddi gücü ve bunun için yola çıkabilecek güdüsü olan turistler bize Gastronomi Turizmini kazandırdı.
Bizler ise yereldeki lezzetlerimizin de yabancısı olduğumuz için kendi sınırlarımızda kalmayı tercih ettik.
-Maddi imkânsızlık demek istemediğim için bu bahaneyi sunuyorum.
Diğer ülkelerdeki emekliler dünyayı gezebilirken, bizimkiler ay sonunu getirmeye çalışıyor malum.-
Bursa Gastronomi Festivali’nin üzerinden aylar geçti ama eylülde üçüncüsü gerçekleştirilen festivalin başarısı unutulmadı.
Öncekilerden ders alınmış, uyarılara dikkat edilerek düzenli bir alan oluşturulmuştu.
Peki, bunun turizme katkısı oldu mu?
Çoğunlukla iç piyasayı hareketlendirdi, uluslararası bir etki elde edilebildiğine dair bilgi mevcut değil.
Nedenini, nasılını tartışmak elbette sektör paydaşlarının sorumluluğunda.
Ben bugün sadece bir öneride bulunacağım.
Afrika’yı örnek gösterecek; fakirliğin kısır döngüsünde olan bir bölgenin akıl ettiğini; neden bizim akıl edemediğimizi sorgulayacağım!
Hazırsak, başlıyorum…
***
Aposto bahsettiğim konuyu:
‘Afrika’da Göğe Bakma Durakları’ olarak ele almış.
Yani gündemimiz Astro Turizm.
Uluslararası Karanlık Gökyüzü Derneği’nden bir yetkili astro turizmi şöyle tanımlıyor:
Karanlık gökyüzünü izlemeyi, gözlemevleri, bilim merkezleri gibi astronomi ile ilgili tesisleri ziyaret etmeyi içeren turizm faaliyetidir.
Türkiye’de ilk kez Bursa’da açılan İnegöl Karanlık Gökyüzü Parkı konunun en güzel örneği.
Açılışı, Perseid göktaşı yağmuruna denk getirilen park gökyüzü tutkunlarıyla dolup, taşmıştı.
Şehrin ışıklarından uzak, çok keyifli bir atmosferde yıldızlara daha yakındık.
Ancak bir süre sonra burası gündemden düştü.
Hâlbuki adı Perseid olmasa da gözlemlenebilecek çok sayıda gökyüzü olayı var.
Ve turistleri çekmek için de bir alternatif.
Yeter ki tanıtımı, pazarlaması yapılabilsin.
Ve tabii ki altyapı çalışmaları gelecek kafileleri taşıyabilir nitelikte olsun.
Biz açılış için alana giderken yol epeyce bozuktu.
İlk kez gittiğimiz için de varış noktasını kestirememiş, tabelaların olmayışından da şikâyet etmiştik.
Muhakkak varacağız umuduyla hiç durmadık, başardık.
Ama yoldaki aydınlatmalar, tabelalar; parkta tesis eksiklikleri tamamlanmalı.
‘Orası karanlık olmalı’ diye tepki gösterebilirsiniz; haklısınız.
Zaten gözlem için belirli bir saatte tüm ışıklar söndürülüyor.
Önümüzdeki yaz çok daha güzel olacağına inanıyorum ve Afrika’daki örneklere geçiyorum.
***
Namibya’nın güneybatısındaki The NamibRand Doğa Koruma alanı, astronomi meraklılarının Afrika’da bulabildikleri en iddialı seçenek olarak geçiyor.
Çölün ortasında bulunan bu alan bölgedeki yaban hayatını korumak için inşa edilmiş ve turistlere daha iyi hizmet verebilmek için taş ve cam kullanılarak 10 villa tasarlanmış.
Yanlış anlamayın; gözlem parkı istedik diye gidip doğayı talan edin demiyorum.
Bahaneyle ranta açılan orman görmek istemiyoruz.
Bir diğer adres; Waterberg.
Güney Afrika’da gökyüzü gözlemi için ideal destinasyonlardan.
Bölgede safari turlarının yanı sıra yerel topluluklarla bir araya gelip geleneklerin öğrenilmesini sağlayan 350 kilometrelik rota mevcut.
Wellness inzivaları, ailecek katılmaya uygun safariler ve lüks butik otelleriyle tanınıyor.
Kenya’da Chyulu Tepeleri ise hem gökyüzü hem de yaban hayatının gözlemlenmesi için tercih ediliyor.
Kalahari Çölü’nün kenarında bulunan Tswalu Yaban Koruma alanında yine lüks butik otellerden söz ediliyor.
Aynı anda sadece 40 misafir ağırlanması sayesinde biyolojik çeşitliliğe olan etki en aza indirilmiş.
Yani her şey düşünülmüş.
***
Ne yazık ki Türkiye’ye öneri olarak bunu göstermek; tabiatın yağmalanma riskini göze almak demek.
Gerekli düzenleme ve denetimler yapılırsa neden risk taşısın?
İnegöl’de bir adım atılmışken, yetkililer devamını getirirse hepimiz için farklı bir deneyim yaşama imkânı doğacak.
Astro turizm bize de yakışmaz mı?
O halde söz bir kez daha yetkililerde…