Hava Durumu

‘Arka bahçe’ etiketi

Yazının Giriş Tarihi: 09.12.2023 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.12.2023 17:28

Osmanlı’ya başkentlik yapmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin 4. büyük şehri olan Bursa, övgülere çok alışkın.

Doğasıyla, tarımsal üretimiyle ve sanayisiyle hep alkış aldı.

Anadolu’dan göç devam ediyor, her geçen gün büyüyor.

Sanayi gelişiyor, turizm yatırımları yapılıyor, tarih ön plana çıkarılıyor.

Her cephede yoğun çalışma var bu şehirde.

Başta Bursa Büyükşehir Belediyesi olmak üzere tüm ilçe belediyeleri markalaşma hedefinde ilerledi.

Bir uyanış yaşandı ve elde olanın tanıtımla çekici hâle getirilebileceği anlaşıldı.

Bunun için şimdi özellikle coğrafi işaretli ürünler için yarış var.

Çünkü bize ait olan, bizde kalmalı.

Başkaları sahip çıkmadan, adım atılmalı!

Aynı yarış, kadın kooperatiflerine verilen destekte, kültür ve sanat etkinliklerinde, çocuklara ve gençlere sunulan hizmetlerde de mevcut.

Belki de yerel seçimlerin yaklaşıyor olması hepimiz için bir avantaja dönüşmüştür!

***

Eskiden pek çok şey için İstanbul’a gitmeyi tercih edenler artık yollara düşmüyor.

Çünkü tüm imkanlar burada da bulunuyor.

Peki, Bursa İstanbul’un arka bahçesi olarak anılmaktan kurtulabiliyor mu?

Son dönemde neredeyse iki haftada bir şehrin farklı noktasında fotoğraf sergileri açılıyor.

İstanbul’dan küratör olarak alanın uzman isimleri geliyor.

Aynı şekilde sanatçılar da iştirak ediyorlar.

Festivaller ses getiriyor.

Tiyatro için de gelişmeler var.

Tayyare Kültür Merkezi ve Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu arasına sıkışıp kalan sanat, artık dört bir yanda.

Nazım Hikmet Kültürevi, Bursa BAOB Sahne, Podyum Sanat Mahal, ÇEKSANAT, Uğur Mumcu Kültür Merkezi, Merinos Kültür Merkezi, Barış Manço Kültür Merkezi…

Yazmayı unuttuklarım da vardır elbet.

Yani çok sayıda oyun sergilenebilecek kapasiteye ulaşıldı.

Bu sayede entelektüel birikim de artıyor, gelecek nesillere ışık oluyor.

Kültür-sanat yatırımları, gelişmenin göstergelerinden biri.

Bunun için birçok etken olduğunu biliyorum tabii ki.

Üretim kapasitesi, ekonomiye katkı, nüfus, üniversite sayısı, eğitim düzeyi, kuruluşların işlem hacmi, konutlaşma, parklar, gezi alanları…

İstanbul ile aramızdaki farkın çoğunu internet hizmetleri kapatmadı mı?

Aradığımız kitabı kitapçıda bulamayınca online sipariş veriyoruz, beğendiğimiz kıyafetler için kalkıp başka şehirlere gitmiyoruz.

Ya da en başarılı doktorlar artık sadece İstanbul’da değil!

Ama yine de yıkılmayan bir algı var.

Bunun en net örneği hafta başında yaşadığımız depremde dikkatimi çekti.

Sarsıntının hemen ardından herkes haberleri araştırmaya başladı.

Ve ilk manşetler şunlardı:

İstanbul’da deprem oldu.

Beklenen büyük deprem öncesi bu mega kente bir uyarı.

İstanbullular çok korktu...

‘Elbette hepimiz endişeyle bekliyoruz olacakları.

Mega kentin yıkıma uğraması demek tüm ülke genelinde kaos demek.’

Ama depremin merkez üssü Kumyaka-Mudanya olarak açıklandı.

Ve en başta Bursalılar korktu!

Yerel basın bile haberi İstanbul üzerinden kurgularken yaşanılan afet de bile arka bahçe olmaktan kurtulamadık.

Fiziki, maddi düzeltmeler yetmiyor, bakış açısının, zihniyetin değişmesi gerekiyor.

Özel sektörde dışarıdan bir hizmet satın alınacağı zaman hemen gözler şehir dışına çevriliyor.

Neden?

Daha kaliteli, olduğu için mi?

Ya da hizmeti sunacak kişilerin nitelikleri Bursa’dakilerden daha üstün olduğundan mı?

Hayır!

Bu tamamen zihniyet meselesi.

Bireysel seçimler gibi.

Bir saatin, ayakkabının, eşarbın, çantanın fiyatını belirleyen ürünün maliyeti ya da kalitesi değil, markanın temsil ettiği hayat tarzına atfedilen değerdir!

Marka, özlem duyulan bir yaşam biçimi algısı yaratır.

Bizim iş insanlarımızın da İstanbul’dan eğitmen, insan kaynakları uzmanı, finans müdürü, yönetici transfer etme sevdası bundan kaynaklı diye düşünüyorum.

***

Bursa’nın ne kadar geliştiğini görmemek imkânsız!

İllaki bir gün arka bahçe etiketi unutulacak.

O zamana kadar çalışmaya devam…

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.