Türkiye’de olaylar birkaç milyon insanın arasında yaşanırken; geriye kalanlar her şeyden habersiz hayat telaşına devam ediyor.
Elbette ‘böyle ilgisiz olmak, yaşamak sayılmaz’ diye yorum yapabilirsiniz.
Ama bu bir gerçek!
Çarşamba günü CHP Bursa İl Başkanlığı önünde basın açıklaması için toplananları görünce bazı vatandaşlar basın mensuplarının yanına yaklaşarak sordu:
“Burada neler oluyor?”
Durum anlatıldıktan sonra ‘haberimiz yoktu, sabah televizyonu açmadık, sosyal medyaya bakmadık’ vb. şeyler duysak, normal karşılardık.
Fakat olayda adı geçen siyasilerin hiçbirini tanımıyorlardı; “O kim ya? Belediye başkanı mı? Hangi şehir, parti?” gibi sorular geldi.
Biz size ülkenin yakın tarihini ayak üstü nasıl anlatalım?
Hoş anlatsak ilginizi çekecek mi?
Bu da demek oluyor ki; başta Instagram olmak üzere internette paylaşılanlar yalnızca birkaç milyonun gündemi.
Ya toplum siyasetten tiksindi; süreçlere inanmadığı için ilgilenmiyor ya da başka dertlerle boğuşuyor.
Mesela ekonomi!
Hâlbuki çok başka şeylerle uğraşıyor olmalıydık…
***
Bir dost meclisinde toplumun iki farklı yüzünü tartışırken arkadaşlarımdan biri teknolojiyi de yarım yamalak benimseyişimizden dem vurdu:
“Orta yaş üzeri teyzeler-amcalar gelip bana ChatGPT anlatıyor. Saygıyla dinliyorum, ‘Uygulama aracılığıyla ne üretiyorsunuz?’ diye soruyorum.
Meğer yapay zekâ uygulamaları, ‘ünlüler yaşlanınca nasıl görünecek’ görselleri hazırlamak için kullanılırken herkes kendisini tech savvy -teknoloji meraklısı-zanneder olmuş.
Elbette bilim ışığında çalışmalar yapanları tenzih ediyoruz ama toplumun boş vermişlik seviyesi ile internet kullanım şekli arasında doğru orantı olduğunu düşünüyorum!
Tarih boyunca nüfustaki bu ayrım ‘üretenler ve tüketenler’; bu bilim, bilgi, sanat alanında da olabilir- hep vardı, var olmaya da devam edecek.
Elimde üretip, dünyaya bir ufuk açan ilginç bir örnek mevcut.
Karel Capek’in R.U.R. kitabından bahsetmek istiyorum!
Böylece güncel konulardan sıyrılıp, kısa süre de olsa farklı vizyonlarla tanışabiliriz…
***
1890 doğumlu Capek; çağının sosyal çalkantılarının ve Birinci Dünya Savaşı’nın oluşturduğu ortamda ahlaki, toplumsal temalara eğilmiş; birçok türde eser verse de hiciv ve bilimkurgu alanında ilerlemiş bir yazar.
R.U.R. yani Rossum’un Uluslararası Robotları 1920’de Çekoslavakya’da yazılan fütüristik tiyatro oyunu ‘Robot’ kelimesini dünyaya kazandırmıştır!
Bu bilgi bile bana göre yeterince ilginç.
R.U.R. oyunu dünyada yazılmış ve oynanmış ilk bilimkurgu tiyatro eseri olarak kabul edilmektedir.
Kitabın ön sözünde yer alan bilgiye göre:
Oyunu seyrettiğinde 8 yaşında kız çocuğu olan Mila Tiefenbach isimli seyircinin aktardığına göre; dönemin çocukları sokakta oynarken, oyundan etkilendikleri için hep robot karakterlerine bürünmek istermiş.
İlk yurt dışı gösterimi 1921’de Almanya’da yapılan oyun elbette ülkemize de gelmiş.
Dilimize ilk çevirisini 1927’de Latin alfabesi öncesi Arap harfleriyle Milli Eğitim Bakanlığı; Halid Fahri Ozansoy’a yaptırır. ‘Âlemşümul Suni Adamlar Fabrikası’ adıyla ‘Cihan Edebiyatından Numuneler’ serisinden Devlet Matbaası tarafından yayımlanır ve bu çeviri ülkemizde yayımlanan ilk Capek eseri olur.
O kadar çok ayrıntı var ki hepsini yazmam mümkün değil.
Merak edenler kitaba erişebilir ya da internette kısa bir araştırma yapabilir.
Acaba o dönemde ‘robot’ kelimesiyle karşılaşan Türkiye’nin tepkisi neydi?
***
Gelelim eserin aktarmak istediklerine…
Modernitenin, teknolojinin, hızlı gelişimin insanlığa verebileceği zararları sorgulamaktadır!
İnsanın kendi yararı, mutluluğu için yarattığı icatların onun yok oluşuna yol açabileceğini öngörmektedir.
Bundan 105 yıl önceki düşünce ne kadar tanıdık, öyle değil mi?
Capek’in robotları insanlara hizmet etmeleri için üretilmiş ama sonunda insanların kısırlaşmasına ve işçilerin işsiz kalmasına yol açmıştır.
Zamanla bir ruh edinen robotlar sahiplerine karşı ayaklanır ve ‘Komünist Manifesto’ya gönderme yaparak bir manifesto yayımlarlar. Hatta ilerleyen süreçte et ve kemikten oluşan, sinirleri olan insan klonlarına dönüşürler.
Böylece günümüzde kullanılan ‘android’ kelimesine atıfta bulunulmaktadır.
***
Bugün şaşırılan teknolojideki gelişmeler 105 yıl önce bir yazar tarafından hayal edilebilmiş, kurgulanabilmiş.
O zaman biz şimdi ilerledik mi yoksa yerimizde mi saydık?