İstanbul'da sahte içkiden zehirlenerek ölen 22 kişi ile birlikte sahte içki sorunu yine gündemde. Son yıllarda yüzlerce kişi bu sebepten dolayı hayatını kaybetti. Alkollü içeceklerin fiyatının yüksek olması evlerde ve depo benzeri yerlerde alkollü içki üretimini adeta patlattı.
Alkol tüketen kişilerde, maddi imkânsızlıklar cehalet ve bilinçsizlikle birleşince bu rakamlar daha da artacak gibi görünüyor. Hastanelik olanlar, kör olanlar, hayatını kaybedenler bunca olumsuzluğa rağmen kaçak alkollü içki üretimi ülke genelinde adeta bir yeraltı ekonomisi oluşturdu.
1 Ekim 2020 tarihinde Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayımlanan yönetmelikle etil ve metil alkolün internetten satışı tamamen yasaklanmıştı fakat buna rağmen el altından yapılan birebir satışlar hız kesmeden devam ediyor. İzinli olarak üretim yapan firmalar bu ürünlerde etil alkol kullanırken kaçak üreten kişiler etil ve metil alkolü birbirinden ayırt edemedikleri ve etil alkolü piyasada bulmakta zorlandıkları için öldürücü etkisi olan metil alkolü kullanıyor.
Ayrıca etil ve metil alkolün arasındaki farkı kimyasal analiz yapmadan anlamak mümkün değil. Bir tarafta tahıldan üretilen etil alkol, diğer tarafta da odun talaşının distile edilmesi ile elde edilen metil alkol var. Metil alkol sanayide çeşitli üretim alanlarında kullanılıyor. Bırakalım içilmesini, metil alkolün buharına dahi maruz kalınması ya da cilde temas etmesi bile zehirlenmelere yol açıyor.
Sahte içkiye bu kadar rağbet olmasının en büyük sebebi Özel Tüketim (ÖTV) vergisi oranları, ÖTV kanununda, 1 Ocak 2013 tarihinde yapılan değişiklik ile otomatik artış sistemi hayata geçirilmişti.
Alkollü içkilerdeki ÖTV artışı da doğal olarak market raflarındaki satış fiyatlarına yansıyor. Alkolün her çeşidi elbette ki sağlığa zararlı, kullanmamakta fayda var. Diğer bir yandan da kullanıma serbest herhangi bir yasaklama yok.
Kaçak üretimi bu kadar yoğun olup sıkça ölümler meydana gelince, siyasetçiler de konuya daha fazla eğilmeye başladı. CHP Muğla milletvekili Cumhur Uzun, TBMM'ye sunduğu araştırma önergesinde "Alkolden alınan yüksek vergi ve yüksek fiyatların, evde ve merdiven altı atölyelerde alkollü içki üretimine ve alkol kaçakçılığına yönlendirdiğini vurgulayarak, Türkiye'de alkol fiyatları Avrupa Birliği ortalamasının yaklaşık iki katı seviyelerinde, fiyatlardaki bu aşırı miktardaki artış, insanları ucuz ürün arayışına itmiş, artan talep özellikle merdiven altı diye bilinen sağlıksız içki üretimini ve alkol kaçakçılığını tetiklemiştir. Kaçak ve sahte içki sorunu artık bir halk sağlığı sorunu haline dönüşmüş, ülkemizin her yerinde geniş kitleleri etkileyen ölümcül bir tehdit haline gelmiş durumdadır" diyerek ölümcül meseleyi Meclis gündemine taşıdı.
Kanuni yönden baktığımızda da Yargıtay’ın şöyle bir kararı karşımıza çıkıyor: "Evde boğma rakı yapmak, 4733 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi kapsamında değerlendirildiğinde, kişisel kullanım amacıyla yapıldığında suç teşkil etmez. Önemli olan, ticari amaç gütmeden ve belirli sınırlar içinde kalmaktır" ibaresi ile karşılaşıyoruz.
2015, 2017 ve 2019 yıllarında bu sebepten dolayı yargılanan kişilerin "kişisel kullanım" amacıyla üretim yaptıklarına kanaat getirilip beraatine karar verilmiş olduğu görülüyor. Yaşanan ölümlerden de anlaşıldığı üzere, sahte içki üretimi kişiseli çoktan aşmış öldüren bir ticari faaliyet haline gelmiş durumda.
Markette, tekel bayinde satılan alkollü içecek fiyatlarında ÖTV indirimi beklemek boş bir beklenti olur. Toplumun bu konuda öncelikle ciddi anlamda bilinçlendirilmesi gerekli. Merdiven altı üretim olan kaçak içkinin her yudumunun öldürücü olduğunu ve bunun geri dönüşünün olmadığını iyi anlatmak gerekli.
Diğer bir yandan da "kişisel üretim" hafifletici bir sebep olmaktan çıkartılmalı direkt olarak cezalandırma yöntemine gidilmeli. Emniyet birimleri kaçak içki üretimi için etil ya da metil alkol satışı yapan kişi ve kuruluşlara baskınlar yapıp görevini yerine getirirken, yapılacak kanuni değişikliklerle cezaların ciddi anlamda arttırılması şart. Bu şekilde devam edilirse daha çok sayıda kişi hayatını kaybedecek.
SAĞLICAKLA KALIN…