"Ulucami inşaatında çalışanların ekmeklerini Somuncu Baba yapar, ekmeğin yanına ayranı ise dostu Doğlu Baba yapar. Geyikli baba, Orhan Bey'in ısrarı üzerine Işıklar'dan ötesini "Buraları dervişlerin avlusu olsun" der. Uludağ'ın yamaçlarına kurduğu tekkenin etrafında oluşan köye Baba Sultan adı verilir. Önce şehir Hisar'dan dışarı taşar. Orhan Bey, Gökdere'nin yatağını değiştirir ve şehir büyümeye başlar."
Haber Giriş Tarihi: 15.09.2017 17:08
Haber Güncellenme Tarihi: 15.09.2017 17:08
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
-Ekrem Hayri Peker-
Kimisi şehir için bir "şiir"dir der, bir başkası ise "Ey şehir! Şehir, bütün kökler sendedir "der. Abdülhak Şinasi Hisar için şehir, "Asıl bizim olan, bizi bizde ve bizim için saklayan" bir yerdir.
Ahmet Hamdi Tanpınar adeta meftundur Bursa'ya, Yeşil Türbe için şunları yazar:
Yeşil Türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk bir mûsiki gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini
Fetih günlerinin saf neş'esini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.
Yazar önce "Bursa'da Hülyalı Saatler"i yazar. 1941 Bursa'da zamanı yazar. Yazdığı "Beş Şehir" kitabında Bursa'yı belki de en iyi anlatan satırları okuruz.
Bursa için söylenecek şey ise, Evliya Çelebi'nin deyimiyle Bursa "Ruhaniyetli şehir"dir.
OSMANLI'NIN DİBACESİ
1960 yıllara kadar Bursa'ya gelen seyyahlar, yazarlar Bursa'daki mistik havadan, şehrin ruhundan söz etmeden geçmezlerdi. Muradiye'yi gezen Yakup Kadri şunları yazar, "Ah bu serin ve yeşil sûkun! Cenneti bundan başka tahayyül edebilir miyiz?"
Osmanlı'nın dibacesidir. Görevden ayrılan yöneticilerin, Şeyhülislamların, medreselerde ders veren âlimlerin ömürlerinin kalan kısmını geçirmek istediği şehirdir.
Şeyhülislamlardan Karaçelebizade Abdülaziz Efendi ve Esiri Mehmet Efendi Bursa'ya sürülür. Ulemadan Vani Efendi ise Kestel'e yerleşir.
Şehrin hemen her yerinde, çevresinde bulunan, günümüzde belediyelerin genellikle camiye çevirdiği tekkeler bu insanların bilgi alışverişinde bulunduğu, gönül dostlarıyla hemhal oldukları yerlerdi.
Kuruluş devri padişahlarının Yıldırım, Çekirge ve Emirsultan gibi şehrin uzak noktalarına kurduğu külliyeler bir yandan, Yeni Mahalle, İvazpaşa, Kuzgunluk, Karamazak gibi tepelerde Abdal Musa, Pir Emir gibi dervişler tarafından kurulan tekkeler diğer yandan şehre ışık saçıyorlardı.
Babalar, dedeler şehrin fethinde rol alırlar. Kazdığı siperden surlarda düşman askerlerine ok yağdıran Okçu Baba, şehit olur. Şehrin fethine katkı koyan Geyikli Baba, sarayın önüne bir kavak diker (Türkler, çınar ağacına kavak, kavak ağacına ise terek derler).
Ulucami inşaatında çalışanların ekmeklerini Somuncu Baba yapar, ekmeğin yanına ayranı ise dostu Doğlu/Duğlu Baba yapar.
Geyikli baba, Orhan Bey'in ısrarı üzerine Işıklar'dan ötesini "Buraları dervişlerin avlusu olsun" der. Uludağ'ın yamaçlarına kurduğu tekkenin etrafında oluşan köye Baba Sultan adı verilir.
Önce şehir Hisar'dan dışarı taşar. Orhan Bey, Gökdere'nin yatağını değiştirir ve şehir büyümeye başlar. Orhan Bey, ilk külliyeyi yaptırır.
HUZUR VE SÜKÛN
Hanlardan, Orhan Gazi'nin yaptırdığı külliye'den Doğuya doğru uzanan yolun üzerinde Yeşil Külliyesi yer alır. Külliyenin mimarı devlet adamı, vezir Hacı İvaz Paşa'dır. Paşa, türbeyi Bursa Şehrengizi'ni yazan Lami Çelebi'nin dedesi Ali Bin İlyas'tır. Ali Bin İlyas, Timur'un Anadolu'dan götürdüğü ustalardandır. Emir Timur'un gözbebeği Semerkant'taki yapılarda çalışır. Timur'un ölümünden sonra Anadolu'ya döner. Acem ustalarla bu muhteşem yapılarda çalışır.
Hoca Sadettin Efendi, Tacü't -Tevarih aslı eserinde şunları yazar:" Sultan sözü edilen camiin kıble tarafında istirahat demi geldiğinde, kendisinin yatıp uyuyacağı bir yüksek kubbe ve ferah bir türbe yapılmasını istemiştir. Onu seyredenler bir mezarın bu kadar ferah ve bu kadar huzur getireceğini düşünemezler. Bu cenneti andıran mezar, ruhların tavaf eyledikleri yerlerden olmakla sabahları ve günün batışı sırasında gelen ziyaretçilere huzur ve sükûn vermektedir. Kendisi halen bu nurlu mezarda, mis kokular saçan kubbe altında yatmaktadır".
Yeşil Türbe'nin kubbesi, Semerkant'taki yapılarda olduğu gibi firuze çinilerle kaplanır. Türbe biter, kırk gün sonra Sultan Çelebi Mehmet ölür. Caminin inşaatı sürer, Murat padişah olur. Hacı İvaz Paşa'yı çekemeyenler genç hükümdarı kışkırtırlar. Hacı İvaz Paşa'nın gözlerine mil çekilir. Paşa, kısa bir süre sonra kahrından ölür. Geride Yeşil Camii'nin mihrabına konulan bir beyit kalır.
"Zalim zulüm halkasını boynumuza geçirmekle
Bize zulmettiğini zanneder
Halbuki zulüm halkası bizim boynumuzdan
Çoktan çıkmış, kendi boynuna geçmiştir"
YEŞİL TÜRBE KAPISI
Altmışlı yılların sonuna Yeşil Türbe, tüm haşmetiyle kentin her yanından görülüyordu. Sonra kendine sağcı, muhafazakâr diyen, geçmiş kültüre saygı duyduğunu söyleyen iktidarların döneminde yapılan iş hanlarının ve apartmanların gölgesinde kalıverdi.
Benim Yeşil Türbe ile ilgili anım, 2006 yılında Semerkant'a gittim. Şehre gece ulaştım. Eski şehrin yakınlarında bir otelde geceledim. Sabah Emir Timur'un türbesini ziyaret için erkenden kalktım. Türbenin taç kapısını görünce gayri ihtiyari, "Ben bunu gördüm, Yeşil Türbe kapısı" dedim.
Sonra araştırdım ve sonunda aradığım izi buldum.
Osman Gazi Belediyesince düzenlenen "Osman Gazi ve Bursa Sempozyumu'na" "Payitaht Bursa'nın kültürel ve Ekonomik ilişkileri" üzerine sunulan bildiri kitabında aradığım yolcunun izini buldum: Profesör Zeren Tanındı'nın "Fetihlerin ve Ticaretin Sanata Yansıması, Göçer Bilginler, Dervişler ve Sanatçılar" adlı bildirisinin sonunda.
Emir Timur, Özbeklerin bu milli kahramanı ele geçirdiği ülkelerdeki sanatçıları sevdiği, yaşadığı kente Semerkant'a götürürmüş. Bu bu sanatçılardan en çok yaptırdığı o muhteşem eserlerde faydalanmış.
Emir Timur Semerkant'ı o kadar severmiş ki yazdığı bir beyit'te sevgilisinin bir benine Semerkant'ı feda eden ünlü şair Şirazlı Şadi'yi huzuruna getirip hesap sorduğu söylenir: "Sen benim çok sevdiğim bu kenti nasıl sevgilinin bir benine feda edersin çulsuz adam, üzerinde değerli hiçbir şey yok?" Şair şöyle cevap verir, "Sultanım, cömertliğimden hiçbir şeyim kalmadı!"
Sultan ne cevap verdi bilmiyorum. Ama şairin ceza almadığı kesin.
RUHANİYETLİ ŞEHİR *
Yeşil Külliyesi'nin biraz üzerinde, tepede Yıldırım Beyazıt devrinde Umur Bey tarafından yaptırılan büyük bir namazgâh yer alır.
Yeşil Türbe Kapısı
Buhara'dan Medine'ye gelen Emir Sultan'ın önünde yanan kandillerin Bursa'da, bugün türbesinin olduğu yerde bulunan mağaranın önünde söndüğü rivayet edilir. Kısa zamanda Uludağ'ın yamaçları tekkelerle dolar.
Emir Sultan o kadar sevilen ve sayılan bir şahıs olur ki Sultan Beyazıt seferdeyken, sultandan izin almadan kız kardeşiyle evlenebilir. Emir Sultan'ın dağdaki kara donlu keşişle konuştuğu rivayet edilir.
Emir Sultan, Pir Emir Doğu'dan gelenleri karşılarken, Abdal Musa tekkesini Kükürtlü civarında kurar.
Büyük bir kent olamamış Bursa, Osmanlı döneminde gelişmiştir. Bursa'ya bu ruhaniyeti belki Uludağ'dan esen sert lodoslar taşımıştır.
OLİMPOS
Bursa önemli bir yerleşim yeri olmadı ama adı Olimpos olan Uludağ için aynı şeyleri söyleyemeyiz. Uludağ antik çağlardan bu yana ululuğunu sürdürmüştü. Adı, "Uzaktan parlayan" anlamına gelen Uludağ, antik çağlarda yerleşim yeri olmuş, çok sayıda tapınaklar ve kehanet merkezleri kurulmuştur.
Bursa çevresinde on bin yıl öncesine ait yerleşim yerleri bulunmuştur. Bölgeye Hattiler, Neşalar, Frigler, Misyler başta olmak üzere çeşitli Trak kavimleri yerleşmiştir. Aizonai üzerinden gelen yol Uludağ'ın güneyinden geçip, Balıkesir taraflarına veya bugünkü Gölyazı üzerinden Marmara Denizi'ne ulaşırdı.
Uludağ'ın ve buradaki kehanet merkezlerinin önemini anlatan en önemli örnek Argonatlar efsanesidir. Altın Post'u aramak için yola çıkıp, Kolkis ülkesine giden İason ve arkadaşları Olimpos'a da gelirler. Argonotlar'dan Hylas Olimpos'ta kaybolur. Olimposun pınarlarındaki su perileri onu alıp götürmüşler. Arkadaşı Polyphomos, bunun üzerine Bursa'yı kurmuş.
Hıristiyanlık yayılmaya başlayınca pagan tapınaklarının yerini manastırlar alır. Yüz civarında manastır kurulur. Osmanlılar bölgeye ve Bursa'ya hâkim olunca manastırlar yerini tekkelere terk ederler. Papazların yerini dervişler, babalar alır.
Uludağ'a Bursa'yı ele geçiren Türkler, dağda bulunan çok sayıda manastırlara ve manastırlarda yaşayan keşişlere izafeten "Keşiş Dağı" veya Kûh-u ruhban adını vermişlerdir. (Kûh-Dağ demek)
Keşiş Dağı'ndan Türkmen babaların, dedelerin hükmü sürerken şehirdeki de tasavvuf erbabı sadece Bursa'ya değil, çevresini de aydınlatır. İstanbul'dan mollalar, müderrisler, bilim erbabı bazen gönüllü, bazen de gönülsüz Bursa'ya gelirler. Bursa'dan çıkan Aziz Mahmut Hüdayi (1541-1828) ışığını İstanbul'da yayarken, Niyazi Mısri (1818-1693) resmi makamlarla geçinemez. Sürüldüğü Limni Adası'nda ölür. Çelebi Mehmet devrinde yapılan Şeker Hoca Camisi'nde Padişahlara kafa tutan Niyaz-i Misri verdiği vaazlarla halkı aydınlatır.
Bursa'dan sadece sufiler çıkmaz, Fatih, Bursa'dan tanıdığı Ovakim'i Ermeni Patrikhanesi'nin başına atar.
Oğlu Mustafa'yı kaybeden Mahi Devran acısını Bursa'nın ruhani havasında dindirmeye çalışır.
Efsaneler boşuna Süleyman Peygamberin Bursa'yı kurduğunu, "İşte burası cennet" dediğini anlatmaz. Veziri "Burası cennet sözünü" Bursa anlamış ve Süleyman'ın emriyle kurduğu bu şehre Bursa adını vermiş.
Sarı Saltuk'un da yolu Bursa'ya düşmüş. Talihsiz şehzade, Fatihin kıymetli oğlu Cem Sultan'ın isteğiyle Ebu'l Hayr-i Rumi tarafından kaleme alınan Saltukname'ye göre Sarı Saltuk'un yolu Bursa'dan geçer. Sarı Saltuk, Bazen dağdaki keşişlerle, bazen de tekfurlarla çatışır. Saltukname'de Uludağ için Keşiş Tağı ve Kûh-i ruhban denir.
KIRIM TAHTI
İpek ticaretini kontrol etmek isteyen Fatih Sultan Mehmet, önce İstanbul'u (1453) daha sonra Kırım'daki Kefe (1475) şehrini alır. Altınordu İmparatorluğu dağılma sürecindeydi. Kırım bağımsız bir hanlık olma yolundaydı. Fatih, Kırım tahtına Mengli Giray'ı oturtarak hanlığı kendine bağlar. Yıllar gelip geçer. Kırım tahtından çeşitli hanlar gelip geçer.
Kırım Hanı Mengli Giray Padişah 2. Beyazıd'ın huzurunda
Babası I. Devlet Giray'ın hanlığı döneminde İstanbul'a rehin olarak gönderilmiş daha sonra Bursa'da ikamet ettirilmiştir. Kardeşi II. Mehmet Giray'ın Özdemiroğlu Osman Paşa ile ters düşerek, Osmanlı idaresindeki Kefe'yi kuşatması üzerine Bursa'dan getirtilerek Kırım Hanı olarak tayin edilmiştir.
Rus kaynakları İslam Giray'ın derviş olmak için Bursa'ya geldiğini ve Bursa'da bir tekkede derviş hayatı sürdüğünü yazar. Bazı Osmanlı kaynakları İslam Giray'ın Konya'ya geldiğini burada yaşadığını söylese de Kırım han ve giraylarının yerleştirildiği yerlere baktığımızda bunun kısa süreli bir ziyaret olduğunu düşünebiliriz.
İslam Giray Han
Mehmet Giray'ın katlinden üç ay sonra oğlu II. Saadet Giray babasının intikamını almak üzere yanlarına sığındığı Nogayların desteğini alarak 1584 yılında Kırım hanlığının başşehri olan Bahçesaray, Kırım' a saldırarak İslam Giray'ı Kefe' ye sığınmaya mecbur etti. Osmanlı'nın yardımıyla Saadet Giray mağlup edildi. Yenilen Saadet Giray, Volga taraflarına çekildi.
İslam Giray'ın hanlığına kadar Osmanlı padişahı Kırım hanı olanların yalnız hanlığını tasdik ile berat gönderirken bundan sonra bizzat Kırım hanını tayin etmek suretiyle iç işlerine de müdahale etmiştir. Ayrıca İslam Giray zamanına kadar hutbelerde yalnız Kırım hanlarının isimleri okunurken, onun hanlığından itibaren hutbelerde ilk olarak Osmanlı padişahının sonrada Kırım hanının isimlerinin okunması kabul edilmiştir.
Geçirdiği rahatsızlık sonucu ölen II. İslam Giray, bugün Ukrayna sınırları içinde kalan Bucak bölgesinde, Karadeniz sahilinde bulunan Akkerman Kalesi yakınındaki caminin avlusuna defnedilmiştir.
KAPLAN GİRAY
Bir başka Kırım hanının yolu da Bursa'ya düşer. Kırım Tatar Hanlığı'nı 1707-1708, 1713-1715 ve 1730-1736 yılları arasında üç kez yöneten Kaplan Giray'ın yolu da Bursa'ya düşer.
Rodos'ta doğan Kaplan Giray, 1680-1738 yılları arasında yaşamıştır. Tahtan indirildiğinde Sakız'a, ikinci indirilişinde Gelibolu'ya sürüldü. Ancak hanın Bursa'da bir çiftliği vardı. İsteği üzerine çiftliğinde oturmasına müsaade edildi. On dört yıl burada yaşadı.
-II. Kaplan Giray Han Heykeli-
1730 yılına kadar Bursa'da ikamet etti. Patrona Halil isyanından sonra isyancıların isteği üzerine Kırım hanlığına getirilmek istendi. İstanbul'a çağrıldı. Başlangıçta bu çağrıya direndi. Ancak kabul etmeye mecbur kaldı. Bu isyanla "LALE DEVRİ" sona erdi. Sultan III. Ahmet tahtan indirildi. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa isyancıların isteği üzerine idam edildi. Tahta I.Mahmut geçirildi.
İstanbul'da zorbaların estirdiği terörü görünce Padişah I.Mahmut ve çevresine etki ederek bir oyunla Patrona Halil'in yakalanıp idam edilmesinde önemli rol oynamıştır. Üçüncü hanlığı da fazla uzun sürmedi.1736'da hanlıktan alındı ve sakız Adası'na sürüldü. Daha sonra sürgün yeri Gelibolu olarak değiştirildi. Bursa'daki çiftliğine yerleşmek için izin istedi. İsteği kabul edildiyse de Bursa'ya gidemeden 1738 yılında Sakız Adası'nda vefat edince, vasiyeti üzerine Çeşme'de gömüldü.
KAYNAKÇA:
-Akurgal, Ekrem, Anadolu Kültür Tarihi, Ankara-2005
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bursa'dan Kırım tahtına yolculuk
"Ulucami inşaatında çalışanların ekmeklerini Somuncu Baba yapar, ekmeğin yanına ayranı ise dostu Doğlu Baba yapar. Geyikli baba, Orhan Bey'in ısrarı üzerine Işıklar'dan ötesini "Buraları dervişlerin avlusu olsun" der. Uludağ'ın yamaçlarına kurduğu tekkenin etrafında oluşan köye Baba Sultan adı verilir. Önce şehir Hisar'dan dışarı taşar. Orhan Bey, Gökdere'nin yatağını değiştirir ve şehir büyümeye başlar."
-Ekrem Hayri Peker-
Kimisi şehir için bir "şiir"dir der, bir başkası ise "Ey şehir! Şehir, bütün kökler sendedir "der. Abdülhak Şinasi Hisar için şehir, "Asıl bizim olan, bizi bizde ve bizim için saklayan" bir yerdir.
Ahmet Hamdi Tanpınar adeta meftundur Bursa'ya, Yeşil Türbe için şunları yazar:
Yeşil Türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk bir mûsiki gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini
Fetih günlerinin saf neş'esini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.
Yazar önce "Bursa'da Hülyalı Saatler"i yazar. 1941 Bursa'da zamanı yazar. Yazdığı "Beş Şehir" kitabında Bursa'yı belki de en iyi anlatan satırları okuruz.
Bursa için söylenecek şey ise, Evliya Çelebi'nin deyimiyle Bursa "Ruhaniyetli şehir"dir.
OSMANLI'NIN DİBACESİ
1960 yıllara kadar Bursa'ya gelen seyyahlar, yazarlar Bursa'daki mistik havadan, şehrin ruhundan söz etmeden geçmezlerdi. Muradiye'yi gezen Yakup Kadri şunları yazar, "Ah bu serin ve yeşil sûkun! Cenneti bundan başka tahayyül edebilir miyiz?"
Osmanlı'nın dibacesidir. Görevden ayrılan yöneticilerin, Şeyhülislamların, medreselerde ders veren âlimlerin ömürlerinin kalan kısmını geçirmek istediği şehirdir.
Şeyhülislamlardan Karaçelebizade Abdülaziz Efendi ve Esiri Mehmet Efendi Bursa'ya sürülür. Ulemadan Vani Efendi ise Kestel'e yerleşir.
Şehrin hemen her yerinde, çevresinde bulunan, günümüzde belediyelerin genellikle camiye çevirdiği tekkeler bu insanların bilgi alışverişinde bulunduğu, gönül dostlarıyla hemhal oldukları yerlerdi.
Kuruluş devri padişahlarının Yıldırım, Çekirge ve Emirsultan gibi şehrin uzak noktalarına kurduğu külliyeler bir yandan, Yeni Mahalle, İvazpaşa, Kuzgunluk, Karamazak gibi tepelerde Abdal Musa, Pir Emir gibi dervişler tarafından kurulan tekkeler diğer yandan şehre ışık saçıyorlardı.
Babalar, dedeler şehrin fethinde rol alırlar. Kazdığı siperden surlarda düşman askerlerine ok yağdıran Okçu Baba, şehit olur. Şehrin fethine katkı koyan Geyikli Baba, sarayın önüne bir kavak diker (Türkler, çınar ağacına kavak, kavak ağacına ise terek derler).
Ulucami inşaatında çalışanların ekmeklerini Somuncu Baba yapar, ekmeğin yanına ayranı ise dostu Doğlu/Duğlu Baba yapar.
Geyikli baba, Orhan Bey'in ısrarı üzerine Işıklar'dan ötesini "Buraları dervişlerin avlusu olsun" der. Uludağ'ın yamaçlarına kurduğu tekkenin etrafında oluşan köye Baba Sultan adı verilir.
Önce şehir Hisar'dan dışarı taşar. Orhan Bey, Gökdere'nin yatağını değiştirir ve şehir büyümeye başlar. Orhan Bey, ilk külliyeyi yaptırır.
HUZUR VE SÜKÛN
Hanlardan, Orhan Gazi'nin yaptırdığı külliye'den Doğuya doğru uzanan yolun üzerinde Yeşil Külliyesi yer alır. Külliyenin mimarı devlet adamı, vezir Hacı İvaz Paşa'dır. Paşa, türbeyi Bursa Şehrengizi'ni yazan Lami Çelebi'nin dedesi Ali Bin İlyas'tır. Ali Bin İlyas, Timur'un Anadolu'dan götürdüğü ustalardandır. Emir Timur'un gözbebeği Semerkant'taki yapılarda çalışır. Timur'un ölümünden sonra Anadolu'ya döner. Acem ustalarla bu muhteşem yapılarda çalışır.
Hoca Sadettin Efendi, Tacü't -Tevarih aslı eserinde şunları yazar:" Sultan sözü edilen camiin kıble tarafında istirahat demi geldiğinde, kendisinin yatıp uyuyacağı bir yüksek kubbe ve ferah bir türbe yapılmasını istemiştir. Onu seyredenler bir mezarın bu kadar ferah ve bu kadar huzur getireceğini düşünemezler. Bu cenneti andıran mezar, ruhların tavaf eyledikleri yerlerden olmakla sabahları ve günün batışı sırasında gelen ziyaretçilere huzur ve sükûn vermektedir. Kendisi halen bu nurlu mezarda, mis kokular saçan kubbe altında yatmaktadır".
Yeşil Türbe'nin kubbesi, Semerkant'taki yapılarda olduğu gibi firuze çinilerle kaplanır. Türbe biter, kırk gün sonra Sultan Çelebi Mehmet ölür. Caminin inşaatı sürer, Murat padişah olur. Hacı İvaz Paşa'yı çekemeyenler genç hükümdarı kışkırtırlar. Hacı İvaz Paşa'nın gözlerine mil çekilir. Paşa, kısa bir süre sonra kahrından ölür. Geride Yeşil Camii'nin mihrabına konulan bir beyit kalır.
"Zalim zulüm halkasını boynumuza geçirmekle
Bize zulmettiğini zanneder
Halbuki zulüm halkası bizim boynumuzdan
Çoktan çıkmış, kendi boynuna geçmiştir"
YEŞİL TÜRBE KAPISI
Altmışlı yılların sonuna Yeşil Türbe, tüm haşmetiyle kentin her yanından görülüyordu. Sonra kendine sağcı, muhafazakâr diyen, geçmiş kültüre saygı duyduğunu söyleyen iktidarların döneminde yapılan iş hanlarının ve apartmanların gölgesinde kalıverdi.
Benim Yeşil Türbe ile ilgili anım, 2006 yılında Semerkant'a gittim. Şehre gece ulaştım. Eski şehrin yakınlarında bir otelde geceledim. Sabah Emir Timur'un türbesini ziyaret için erkenden kalktım. Türbenin taç kapısını görünce gayri ihtiyari, "Ben bunu gördüm, Yeşil Türbe kapısı" dedim.
Sonra araştırdım ve sonunda aradığım izi buldum.
Osman Gazi Belediyesince düzenlenen "Osman Gazi ve Bursa Sempozyumu'na" "Payitaht Bursa'nın kültürel ve Ekonomik ilişkileri" üzerine sunulan bildiri kitabında aradığım yolcunun izini buldum: Profesör Zeren Tanındı'nın "Fetihlerin ve Ticaretin Sanata Yansıması, Göçer Bilginler, Dervişler ve Sanatçılar" adlı bildirisinin sonunda.
Emir Timur, Özbeklerin bu milli kahramanı ele geçirdiği ülkelerdeki sanatçıları sevdiği, yaşadığı kente Semerkant'a götürürmüş. Bu bu sanatçılardan en çok yaptırdığı o muhteşem eserlerde faydalanmış.
Emir Timur Semerkant'ı o kadar severmiş ki yazdığı bir beyit'te sevgilisinin bir benine Semerkant'ı feda eden ünlü şair Şirazlı Şadi'yi huzuruna getirip hesap sorduğu söylenir: "Sen benim çok sevdiğim bu kenti nasıl sevgilinin bir benine feda edersin çulsuz adam, üzerinde değerli hiçbir şey yok?" Şair şöyle cevap verir, "Sultanım, cömertliğimden hiçbir şeyim kalmadı!"
Sultan ne cevap verdi bilmiyorum. Ama şairin ceza almadığı kesin.
RUHANİYETLİ ŞEHİR *
Yeşil Külliyesi'nin biraz üzerinde, tepede Yıldırım Beyazıt devrinde Umur Bey tarafından yaptırılan büyük bir namazgâh yer alır.
Yeşil Türbe Kapısı
Buhara'dan Medine'ye gelen Emir Sultan'ın önünde yanan kandillerin Bursa'da, bugün türbesinin olduğu yerde bulunan mağaranın önünde söndüğü rivayet edilir. Kısa zamanda Uludağ'ın yamaçları tekkelerle dolar.
Emir Sultan o kadar sevilen ve sayılan bir şahıs olur ki Sultan Beyazıt seferdeyken, sultandan izin almadan kız kardeşiyle evlenebilir. Emir Sultan'ın dağdaki kara donlu keşişle konuştuğu rivayet edilir.
Emir Sultan, Pir Emir Doğu'dan gelenleri karşılarken, Abdal Musa tekkesini Kükürtlü civarında kurar.
Büyük bir kent olamamış Bursa, Osmanlı döneminde gelişmiştir. Bursa'ya bu ruhaniyeti belki Uludağ'dan esen sert lodoslar taşımıştır.
OLİMPOS
Bursa önemli bir yerleşim yeri olmadı ama adı Olimpos olan Uludağ için aynı şeyleri söyleyemeyiz. Uludağ antik çağlardan bu yana ululuğunu sürdürmüştü. Adı, "Uzaktan parlayan" anlamına gelen Uludağ, antik çağlarda yerleşim yeri olmuş, çok sayıda tapınaklar ve kehanet merkezleri kurulmuştur.
Bursa çevresinde on bin yıl öncesine ait yerleşim yerleri bulunmuştur. Bölgeye Hattiler, Neşalar, Frigler, Misyler başta olmak üzere çeşitli Trak kavimleri yerleşmiştir. Aizonai üzerinden gelen yol Uludağ'ın güneyinden geçip, Balıkesir taraflarına veya bugünkü Gölyazı üzerinden Marmara Denizi'ne ulaşırdı.
Uludağ'ın ve buradaki kehanet merkezlerinin önemini anlatan en önemli örnek Argonatlar efsanesidir. Altın Post'u aramak için yola çıkıp, Kolkis ülkesine giden İason ve arkadaşları Olimpos'a da gelirler. Argonotlar'dan Hylas Olimpos'ta kaybolur. Olimposun pınarlarındaki su perileri onu alıp götürmüşler. Arkadaşı Polyphomos, bunun üzerine Bursa'yı kurmuş.
Hıristiyanlık yayılmaya başlayınca pagan tapınaklarının yerini manastırlar alır. Yüz civarında manastır kurulur. Osmanlılar bölgeye ve Bursa'ya hâkim olunca manastırlar yerini tekkelere terk ederler. Papazların yerini dervişler, babalar alır.
Uludağ'a Bursa'yı ele geçiren Türkler, dağda bulunan çok sayıda manastırlara ve manastırlarda yaşayan keşişlere izafeten "Keşiş Dağı" veya Kûh-u ruhban adını vermişlerdir. (Kûh-Dağ demek)
Keşiş Dağı'ndan Türkmen babaların, dedelerin hükmü sürerken şehirdeki de tasavvuf erbabı sadece Bursa'ya değil, çevresini de aydınlatır. İstanbul'dan mollalar, müderrisler, bilim erbabı bazen gönüllü, bazen de gönülsüz Bursa'ya gelirler. Bursa'dan çıkan Aziz Mahmut Hüdayi (1541-1828) ışığını İstanbul'da yayarken, Niyazi Mısri (1818-1693) resmi makamlarla geçinemez. Sürüldüğü Limni Adası'nda ölür. Çelebi Mehmet devrinde yapılan Şeker Hoca Camisi'nde Padişahlara kafa tutan Niyaz-i Misri verdiği vaazlarla halkı aydınlatır.
Bursa'dan sadece sufiler çıkmaz, Fatih, Bursa'dan tanıdığı Ovakim'i Ermeni Patrikhanesi'nin başına atar.
Oğlu Mustafa'yı kaybeden Mahi Devran acısını Bursa'nın ruhani havasında dindirmeye çalışır.
Efsaneler boşuna Süleyman Peygamberin Bursa'yı kurduğunu, "İşte burası cennet" dediğini anlatmaz. Veziri "Burası cennet sözünü" Bursa anlamış ve Süleyman'ın emriyle kurduğu bu şehre Bursa adını vermiş.
Sarı Saltuk'un da yolu Bursa'ya düşmüş. Talihsiz şehzade, Fatihin kıymetli oğlu Cem Sultan'ın isteğiyle Ebu'l Hayr-i Rumi tarafından kaleme alınan Saltukname'ye göre Sarı Saltuk'un yolu Bursa'dan geçer. Sarı Saltuk, Bazen dağdaki keşişlerle, bazen de tekfurlarla çatışır. Saltukname'de Uludağ için Keşiş Tağı ve Kûh-i ruhban denir.
KIRIM TAHTI
İpek ticaretini kontrol etmek isteyen Fatih Sultan Mehmet, önce İstanbul'u (1453) daha sonra Kırım'daki Kefe (1475) şehrini alır. Altınordu İmparatorluğu dağılma sürecindeydi. Kırım bağımsız bir hanlık olma yolundaydı. Fatih, Kırım tahtına Mengli Giray'ı oturtarak hanlığı kendine bağlar. Yıllar gelip geçer. Kırım tahtından çeşitli hanlar gelip geçer.
Kırım Hanı Mengli Giray Padişah 2. Beyazıd'ın huzurunda
Babası I. Devlet Giray'ın hanlığı döneminde İstanbul'a rehin olarak gönderilmiş daha sonra Bursa'da ikamet ettirilmiştir. Kardeşi II. Mehmet Giray'ın Özdemiroğlu Osman Paşa ile ters düşerek, Osmanlı idaresindeki Kefe'yi kuşatması üzerine Bursa'dan getirtilerek Kırım Hanı olarak tayin edilmiştir.
Rus kaynakları İslam Giray'ın derviş olmak için Bursa'ya geldiğini ve Bursa'da bir tekkede derviş hayatı sürdüğünü yazar. Bazı Osmanlı kaynakları İslam Giray'ın Konya'ya geldiğini burada yaşadığını söylese de Kırım han ve giraylarının yerleştirildiği yerlere baktığımızda bunun kısa süreli bir ziyaret olduğunu düşünebiliriz.
İslam Giray Han
Mehmet Giray'ın katlinden üç ay sonra oğlu II. Saadet Giray babasının intikamını almak üzere yanlarına sığındığı Nogayların desteğini alarak 1584 yılında Kırım hanlığının başşehri olan Bahçesaray, Kırım' a saldırarak İslam Giray'ı Kefe' ye sığınmaya mecbur etti. Osmanlı'nın yardımıyla Saadet Giray mağlup edildi. Yenilen Saadet Giray, Volga taraflarına çekildi.
İslam Giray'ın hanlığına kadar Osmanlı padişahı Kırım hanı olanların yalnız hanlığını tasdik ile berat gönderirken bundan sonra bizzat Kırım hanını tayin etmek suretiyle iç işlerine de müdahale etmiştir. Ayrıca İslam Giray zamanına kadar hutbelerde yalnız Kırım hanlarının isimleri okunurken, onun hanlığından itibaren hutbelerde ilk olarak Osmanlı padişahının sonrada Kırım hanının isimlerinin okunması kabul edilmiştir.
Geçirdiği rahatsızlık sonucu ölen II. İslam Giray, bugün Ukrayna sınırları içinde kalan Bucak bölgesinde, Karadeniz sahilinde bulunan Akkerman Kalesi yakınındaki caminin avlusuna defnedilmiştir.
KAPLAN GİRAY
Bir başka Kırım hanının yolu da Bursa'ya düşer. Kırım Tatar Hanlığı'nı 1707-1708, 1713-1715 ve 1730-1736 yılları arasında üç kez yöneten Kaplan Giray'ın yolu da Bursa'ya düşer.
Rodos'ta doğan Kaplan Giray, 1680-1738 yılları arasında yaşamıştır. Tahtan indirildiğinde Sakız'a, ikinci indirilişinde Gelibolu'ya sürüldü. Ancak hanın Bursa'da bir çiftliği vardı. İsteği üzerine çiftliğinde oturmasına müsaade edildi. On dört yıl burada yaşadı.
-II. Kaplan Giray Han Heykeli-
1730 yılına kadar Bursa'da ikamet etti. Patrona Halil isyanından sonra isyancıların isteği üzerine Kırım hanlığına getirilmek istendi. İstanbul'a çağrıldı. Başlangıçta bu çağrıya direndi. Ancak kabul etmeye mecbur kaldı. Bu isyanla "LALE DEVRİ" sona erdi. Sultan III. Ahmet tahtan indirildi. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa isyancıların isteği üzerine idam edildi. Tahta I.Mahmut geçirildi.
İstanbul'da zorbaların estirdiği terörü görünce Padişah I.Mahmut ve çevresine etki ederek bir oyunla Patrona Halil'in yakalanıp idam edilmesinde önemli rol oynamıştır. Üçüncü hanlığı da fazla uzun sürmedi.1736'da hanlıktan alındı ve sakız Adası'na sürüldü. Daha sonra sürgün yeri Gelibolu olarak değiştirildi. Bursa'daki çiftliğine yerleşmek için izin istedi. İsteği kabul edildiyse de Bursa'ya gidemeden 1738 yılında Sakız Adası'nda vefat edince, vasiyeti üzerine Çeşme'de gömüldü.
KAYNAKÇA:
-Akurgal, Ekrem, Anadolu Kültür Tarihi, Ankara-2005
-Armağan, Mustafa, Bursa Şehrengizi, İstanbul1888
-Avcıoğlu, Doğan, Türklerin Tarihi, İstanbul-1982
-Berkok İsmail, Tarihte Kafkasya, İstanbul-1958
-Bi Mahmut, Kafkas Tarihi, Ankara-2011
-Evliya Çelebi, Seyahatnamesi: Bursa-Bolu-Trabzon-Erzurum-Azerbaycan-Kafkasya-Kırım-Girit, İstanbul-2014
-Fisher, Alan, Kırım Tatarları, İstanbul-2009
-Kurat, Akdes Nimet, Türkiye ve Rusya (1798-1919), Ankara-2011
-Kurat, Akdes Nimet, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara, 1972
-Mantran, Robert, Osmanlı Tarihi, İstanbul-1995
-Simirnov,V.D.,Osmanlı Dönemi Kırım Hanlığı
-Tanpınar, Ahmet Hamdi, Beş Şehir, İstanbul
-Vernadsky, G.,Rusya Tarihi, İstanbul-2009
-Vernadsky, G.,Moğollar ve Ruslar, İstanbul-2007
-Yakubovski, A. Yu, Altınordu ve Çöküşü, Ankara-2000
-Yıldırım, Fahri, 14.Yüzyıldan Cumhuriyet Dönemine Kadar Yabancı Seyyahların Gözünden Bursa İlindeki Mimari Eserler I-II
Bursa Fotoğrafları: www.bursa.com.tr
En Çok Okunan Haberler
Çin'den Türkiye'ye yatırım
Bursa'daki alışveriş merkezinde tekme tokat kavga kamerada
Bursa'da eski bacanağını ihbar etti
Bursa'daki o cami hayırseverlerin eseri olacak
Sporcular kayak yarışlarına simülasyonla hazırlanıyor
Bursa'da TIR'ın dorsesi kaydı
BİMED’de genel kurul heyecanı
Bursa'da tehlike saçan motosikletler kamerada
Sonbaharın şifalı meyvesi: Balkabağının faydaları