Stj. Diyetisyen Rumeysa Yahyaoğlu, Nisa Kuşkonmaz, Mustafa Diler
Erken dönemdeki başlıca klinik belirtisi bellek bozukluğu olup ilerleyen dönemlerde bireyin yaşam kalitesini düşüren ve hastayı günlük yaşamındaki temel ihtiyaçlarını idame ettiremeyecek hale getiren Alzheimer hastalığı nöral yapılarda ilerleyici hücre kaybıyla karakterize, ilerleyici bir hafıza kaybı tablosudur.
Alzheimer'da bilinen en önemli risk faktörü yaşın ilerlemiş olmasıdır. Düşük eğitim seviyesi, kafa travması, kardiyovasküler hastalıkların risk faktörlerinden olan obezite, hipertansiyon, hiperkolesterolemi, diyabet, alkol ve sigara kullanımı ile düşük fiziksel aktivitenin de Alzheimer ve demans riskini artırdığı ifade edilmektedir.
BESLENMENİN ETKİLERİ
Araştırmalar Alzheimer'ın hastalık riskini artıran ya da azaltan gıdalarla ve beslenme tarzı ile de yakın ilişkisi olduğunu kanıtlamıştır. Özellikle, C vitamini, E vitamini ve karotenoidler gibi antioksidanlardan zengin bazı diyet bileşenlerinin, tekli ve çoklu doymamış yağ asitleri içeren balık, balık yağı, zeytin tüketiminin hastalığa yakalanma oranını azalttığı saptanmıştır.
HASTA NASIL BESLENMELİ
Alzheimer'da genel olarak hastaların beslenmesi ve buna bağlı birtakım metabolik biyokimyasal değerleri bozulmaktadır. Yüksek enfeksiyon oranları, organik hasar, düşük enerji alımı, artmış katabolizma, tekrarlayan hareketlere bağlı artmış enerji gereksinimi ve disfaji (yutma güçlüğü) gibi nedenlere bağlı olarak kilo kaybı tablosuyla karşılaşılır.
Alzheimer'da diğer tıbbi tedavilerin yanında diyetisyen tarafından hastanın takip edilmesi ve beslenme rejiminin düzenlenmesi hastalığın seyrinin daha olumlu gitmesine katkıda bulunacaktır.
Günlük enerji gereksinimi hastanın aktivitesine bağlı olarak olarak hesaplanır.
Hastalara normal beslenmeye ek günlük 500-1600 kkal oral beslenme desteği sağlanabilir. Oral beslenme desteğinin, beslenme eğitiminden daha etkili sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir.
Katabolizmayı önlemek için protein ihtiyacı günlük 1-1,25 gr/kg olarak hesaplanmalıdır.
Mide hacmini doldurmamak için yemeklerde sıvı gıdaların tüketimi azaltılmalı, su, çay gibi sıvılar yemekle beraber değil yemekten en az 1 saat önce ya da sonra tüketilmelidir.
İştahın azalması ve ileri durumlarda hastanın kendi kendine yemek yemekte zorlanması nedeniyle hastanın diyetinde besin değeri yoğun, hacmi az besinlere yer verilmelidir. Bir yumurta, bir bardak süt, birkaç adet dövülmüş ceviz ve hurmayla hazırlanmış bir sütlü tatlı bunun en iyi örneklerindendir. Hastanın isteği doğrultusunda aralarda taze olarak hazırlanmış meyve suları verilebilir.
KORUNMAK MÜMKÜN
Yapılan çalışmalarda sağlıklı yaşlanırken beslenme rejiminin demans, yüksek kan basıncı, diyabet gibi çeşitli kronik hastalıklardan korunmasındaki katkıları ile ilgili araştırmalar sonucunda kişiye uygun düzenlenen diyetin Alzheimer, Parkinson hastalığı, travmatik beyin hasarı, epilepsi, MS (multipl skleroz) gibi hastalıklara karşı koruyucu etkisi olduğu belirtilmiştir.
Örnek olarak; Akdeniz diyeti sebze, meyve, kepekli tahıllar, fasulye, fındıktan zengin olup orta seviyede balık, kümes hayvanları ve süt ürünleri içerir ve kırmızı et ürünleri bakımından fakir bir diyettir. Bu diyet şeklinin Alzheimer yaygınlığını azalttığı belirtilmiştir. Bunun nedeni ise Akdeniz diyetinde oksidatif stresi azaltıcı etkileri bulunan vitamin E, vitamin C ve karotenoidlerin yüksek miktarda bulunmasıdır.
Balık yağı
Yapılan bir çalışmada, haftada en az bir kez balık tüketenlerde, daha az sıklıkla balık tüketenlere göre Alzheimer riskinin %60 daha az olduğu gözlenmiştir.
C ve E vitamini
70-79 yaş arası bireyler üzerinde yapılan çalışmada 10 yıldan daha fazla süredir C ve E vitamini desteği alan bireylerin daha iyi bilişsel fonksiyonlara sahip oldukları ve bilişsel açıdan 1,5 yaş daha genç beyin fonksiyonlarına sahip oldukları saptanmıştır.
Nar, Hurma, İncir
Nar, incir ve hurma meyvelerinin Alzheimer'lı fare beynindeki problemlere karşı koruma sağladığı ve koruma mekanizmalarının fenolik bileşenlerin antioksidan aktiviteleri ile ilişkili olduğu görülmüştür.
Fındık
Diyete fındık eklenmesinin hafızayı güçlendirdiği gözlemlenmiş ve anksiyete ile ilişkili davranışı azalttığı da belirlenmiştir. Ayrıca, Alzheimer'ın neden olduğu nöroinflamasyon ve hücre ölümleri üzerine fındığın iyileştirici bir etkiye sahip olduğu da ortaya çıkmıştır.
Badem
Bir araştırmanın sonuçlarına göre, fındığın farelerde serum kolesterolünü düşürdüğü, beyinde Asetilkolin (ACh) seviyesini yükselttiği ve sonuç olarak belleği iyileştirdiği gözlemlenmiştir.