Mehmet Coşkundeniz'in "Survivor'ın hazımsızı" başlıklı yazısı şöyle...
Geçen yılki Survivor'ın ikincisi Barış Murat Yağcı popülerliği hazmedemedi maalesef. Aynı yarışmadan Nisa Bölükbaşı ile yaşadığı aşk ile gündeme geldi. Sonra bir kitap yazdı. Ama işin aslını biliyoruz ki kitabı o yazmadı.
O anlattı, editörler kaleme aldı. Kitabında yarışmanın birincisi Cemal Can için, "Gerçek Survivor değil, asıl ben Survivor'um" anlamına gelecek sözler var. Ayrıca kadınları tavlayıp eve getirdiğini, sonra da sırtını dönüp uyuduğunu ve bundan zevk aldığını da yazmış.
Tabii kadınlarla ilgili bu yazdıkları yüzünden sevgilisi tarafından da terk edildi ama ona göre hala "seviyeli ilişkileri var." Şöhret garip bir şeydir.
Herhangi bir özelliğin nedeniyle bir anda şöhret olabilirsin. Yakışıklı ya da güzel olmak bu özelliklerden biri. Fakat bunun içini dolduramazsan o şöhret geldiği gibi seni terk eder.
Kitabında özgüvenin yüksek olduğundan dem vuran bu arkadaşın aslında fena halde 'kibir' içinde olduğunu anlamak için uzman olmaya gerek yok.
Hatta bu işi öyle abartıyor ki kitabının bir yerinde, "Dünyanın en çirkin kadını olsun, bana ikiz kız çocuğu vereceğini bilsem hemen evlenirim" diyor.
Kritere bakın. Bir kadınla sadece ikiz kız çocuğu için evlenmek... Üstelik o kadının kişiliğine, yaşamına saygı duymadan 'en çirkini bile olsa' diye aşağılamak...
Kitabında "Kimsenin bana yol göstermesini istemiyordum" diyen Barış Murat Yağcı'ya aynen böyle devam etmesini öneriyorum. Gözümüzün önünden daha çabuk kaybolması için...