8 Eylül 1946’da Mardin’in Savur ilçesinde doğan Sancar, 2015 yılında Kimya dalında Nobel Ödülü kazanarak bilim dünyasına damga vurdu.
Eğitim ve Kariyer Yolculuğu
Aziz Sancar, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra ABD’ye giderek biyokimya alanında çalışmalar yapmaya başladı. Doktorasını 1977 yılında Teksas Üniversitesi’nde tamamlayan Sancar, özellikle DNA onarım mekanizmaları üzerine yoğunlaştı. Şu anda Kuzey Carolina Üniversitesi’nde (UNC) biyokimya ve biyofizik profesörü olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Bilime Katkıları
Aziz Sancar’ın çalışmaları, DNA’nın kendini nasıl tamir ettiğini anlamak için yürütülen temel araştırmalara odaklandı. En önemli keşiflerinden biri, “nükleotid eksizyon tamiri” adı verilen mekanizmayı açıklığa kavuşturmasıdır. Bu mekanizma, DNA’daki hasarlı bölgelerin kesilip yenileriyle değiştirilmesini sağlar.
Bu buluş, özellikle UV ışınlarına bağlı cilt kanserlerinin anlaşılmasında ve tedavisinde büyük rol oynadı. Ayrıca Aziz Sancar’ın "sirkadiyen saat" üzerine yaptığı çalışmalar, biyolojik ritimlerin insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlamada önemli bir temel oluşturdu.
2015 Nobel Kimya Ödülü
Sancar, Tomas Lindahl ve Paul Modrich ile birlikte DNA onarımıyla ilgili çalışmaları sayesinde 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldü. Bu ödül, DNA hasarının nasıl düzeltildiğini ve genetik bilgilerin nasıl korunduğunu anlamada devrim niteliğinde bir adım olarak değerlendirildi.
Türk Gençlerine İlham
Aziz Sancar, bilimsel başarılarının yanı sıra, Türk gençlerine ilham veren bir figür olarak da öne çıkmaktadır. Türkiye’ye ve Türk kültürüne olan bağlılığını her fırsatta dile getiren Sancar, Nobel ödülünü Anıtkabir’e bağışlamış ve gençlere bilim yolunda çalışmalarını teşvik eden mesajlar vermiştir.
Sonuç
Aziz Sancar, bilimin evrensel dilini konuşarak insanlığa hizmet eden bir bilim insanıdır. Onun çalışmaları sadece bilim dünyasında değil, aynı zamanda Türk halkının bilimle olan bağını güçlendirmede de büyük bir rol oynamaktadır. DNA onarımı konusundaki keşifleri, kanser tedavilerinden genetik araştırmalara kadar birçok alanda devrim niteliği taşımaktadır.
Bu başarı öyküsü, bilime adanmış bir yaşamın neler başarabileceğinin en güzel örneklerinden biridir.