İsrail'in Gazze'ye saldırılarında 173 gazeteci katledildi!

Savaşın birinci yılında, İsrail'in Gazze Şeridi'nde öldürdüğü gazetecilerin sayısı 173'e ulaştı. Gazeteciler ise İsrail’in tüm tehditlerine rağmen Gazze'de yaşanan katliamı tüm dünyaya duyurmak için canla başla çalışmaya devam ediyor.

Haber Giriş Tarihi: 05.10.2024 23:42
Haber Güncellenme Tarihi: 05.10.2024 23:42

7 Ekim sonrasında yaşananlar İsrail’in ve onu destekleyen diğer ülkelerin dünyadaki tüm imajını yerle bir etti. Aksa Tufanı, İsrail’in nasıl acımasız bir yapı olduğunu gözler önüne serdi.

Savaşın birinci yılı geride kalırken Gazze'de can kaybı 41 bin 825’e yükseldi. İsrail'in 7 Ekim sonrası Gazze Şeridi'ne başlattığı saldırılar, yalnızca Hamas'ı değil, sivilleri ve katliamın boyutunu tüm dünyaya duyuran gazetecileri de hedef aldı. Bu saldırılarda şu ana kadar toplam 173 gazeteci öldürüldü.

Gazze'de öldürülen gazetecilere ithaf edilen Gazzete, İsrail tarafından hedef alınarak hayattan kopartılan gazetecilerin mücadelelerini kaleme aldı.

Gazzete'ye konuşan gazeteciler, Gazze'de şahit oldukları katliamı şu şekilde tarif etti;

"GAZZE’DE BİR KAMERA BİR CANA BEDELDİR!"

Belgesel kameramanı İsmail Ferhat, "Gazze’de bir kamera bir cana bedeldir! Buradan çıkan görüntüler işgalci İsrail’in işlediği savaş suçlarını açığa çıkarıyor, dünyaya ölüm ve yıkımın gerçek yüzünü gösteriyor. Bunu çok iyi biliyorlar! İşte bu yüzden de Gazzeli gazeteciler işgalci İsrail tarafından hedef alınıyor! Her şeye rağmen canım pahasına da olsa asla haber yapmaktan kaçınmadım! Ancak ölüm korkusuyla değil de ailem için barınak sağlamakla, biraz yiyecek ve su temin etmekle meşgul olduğum için çalışamadığım anlar oldu. O anlarda babalık görevim gazetecilik görevimin önüne geçti ama yine de durmadım. Eğer durursam, kaybettiğim herkese, onların hikâyelerine ve acılarına ihanet edeceğimi hissettim. Zorluklar çoktu, özellikle de benimle dünya arasında bir bariyer olan internet kesintisi en büyük sorunların başında geliyordu. Medya materyallerini yüklemek için umutsuzca bir sinyal bulmaya çalışarak bir yerden diğerine koşturuyordum. Bunu şöhret ya da para için değil, hikâyemizi canlı tutmak adına yapıyordum!" ifadelerini kullandı.

“BİZİ HEDEF ALANLARA GÖREVİMİZİ YAPARAK MEYDAN OKUYORUZ”

Medyanın Gazze’de verdiği mücadelenin sembolü haline gelen ismi Wael AlDahdouh, yaptığı açıklamada; "Temel motivasyonumuz, insanî bir misyon ve asil bir görev yürüttüğünüzün, ilettiğiniz bu mesajın dış dünya ve Filistin halkı için öneminin farkına varmanızdır. Bu da sizi bu mesajı vermeye kararlı ve bunun için çok büyük bir fedakarlığa hazır hale getirir. Haberlerinize konu olan Filistinliler kimlerdir? Onlar aileniz, akrabalarınız, komşularınız, birlikte yaşayıp büyüdüğünüz insanlardır, Dolayısıyla ona olan inancınız daha büyük ve derin olur ve böylece yorgunluk, korku, kaygı, stres, uykusuzluk, yiyecek, giyecek ve diğer temel ihtiyaçların eksikliği gibi birçok fedakarlığa hazır olursunuz. Bütün bunların yanında elbette Gazze’de gazetecilerin karşı karşıya olduğu tehlikelerin en büyüğü kişisel olarak hedef alınmaktır. Bu, benim başıma geldiği gibi çok sayıda gazetecinin ailesini, sevdiklerini ve arkadaşlarını kaybetmenin ağır bedelini ödemesine neden oldu. Ancak benim ve birçok meslektaşım için karar net; sonuç ne olursa olsun gerekli olan sürekliliktir. Bizi hedef almanın bir meydan okuma olduğunu düşünürsek, biz de onlara başka bir meydan okumayla karşılık vermeliyiz. O da bu mesajı taşımaya ve onu sonuna kadar yerine getirmeye devam etmektir." dedi.

"İSRAİL, GAZETECİLERİ KASTEN HEDEF ALDI"

Tüm zorluklara rağmen Gazze’deki soykırımı dünyaya duyurmaya çalışan gazetecilerden olan Sulaiman Hejji, "İsrail, gazetecilerin moralini bozmak amacıyla onları kasten hedef aldı, çünkü her gün işledikleri suçları ve olayları belgeliyorlar. Bu doğrudan ve kasıtlı hedeflemeler, beni gazetecilik görevlerimi yerine getirmekten ve haber yapmaktan hiç alıkoymadı; aksine, bana güç ve azim verdi. Karşılaştığımız birçok zorluk var; bombalamalar, doğrudan veya dolaylı hedef alınma, her türlü tehdit… Amaçları haber yapmamızı ve olayları belgeleme çabamızı durdurmaktı. Sürekli göç etme nedeniyle çalışma alanlarının bulunmaması ve güvenliğin sağlanamaması gibi büyük zorluklarla karşılaştık. Ancak, hayat böyledir; bu zorluklarla mücadele etmek ve üstesinden gelmek zorundasınız." diyerek çocukları ve kadınları öldüren silahların değil, insanlığın yanında durulması gerektiğini dile getirdi.

“GAZZE’DE YAS TUTMAK GAZETECİLER İÇİN BİR LÜKS”

17 yılı aşkın bir süredir dünyanın en çatışmalı bölgelerinde habercilik yapan TRT World muhabiri Nizar Sadawi, Gazze'deki katliamı dünyaya duyurmaya çalışan gazetecilerin yaşadığı sorunları dile getirirken "Gazze’de güvenli alanlarımız yoktu. Günlerimizi belirleyen ayrım gözetmeyen saldırılardan bizi koruyabilecek hiçbir koruyucu teçhizat yoktu. Her sabah, içimizden birinin o gün hayatta kalamayabileceği gibi korkunç bir gerçekle yüzleşiyorduk. Derme çatma bir kahvaltıyı paylaşmak için toplanır, hayal bile edilemeyecek şeylerle başa çıkmak için kara şakalar yapar ve sonra işimizi yapmak için yola koyulurduk. Ancak geri döndüğümüzde, genellikle bir ya da iki yüzün kayıp olduğunu, günlük çalışmanın kayıpları olduğunu keşfederdik. Dünya gazetecilerin hedef haline gelmesini izledi ve uzaktan gelen hiçbir destek bunu değiştiremezdi. Ne ailelerimizi koruyabildik ne de kendi hayatta kalmamızı sağlayabildik. Yine de sesimizin kaosu delip geçebilecek az sayıdaki sesten biri olduğunu bilerek devam ettik. Ailemin güvenlik için Gazze’den ayrıldığı gün, annemi kaybettiğim günle aynı gündü. Yerinden edilme onun hayatına mal olmuştu. Ama o gün bile çalışmaya devam etmek zorundaydım, çünkü Gazze’de yas tutmak gazetecilerin karşılayamayacağı bir lüks." ifadelerine yer verdi.