Türkiye'nin sık sık karşı karşıya kaldığı deprem felaketlerinin ardından şehirleşme politikalarını ve imar düzenlemelerini yeniden değerlendirme çağrısında bulunan Şehir Plancısı Bayram Vardar, Türkiye Düşünce Kulubü'nde tecrübelerini paylaştı.
"İmar ve planlama faaliyetleri, rant aracı olarak görülmemeli" İmar ve planlama faaliyetlerinde yasalara aykırı hareket edenlerin şehre karşı işlenen suçlar çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini belirten Vardar, bu tür suçların şehirlerin fiziksel, sosyal ve çevresel yapısını bozduğunu ve yaşam kalitesini düşürdüğünü ifade etti. Türk Ceza Kanunu'nun yalnızca 184. maddesinde 'imar kirliliğine neden olma' suçunun tanımlandığını vurgulayan Vardar, bu suçların kapsamının genişletilmesi gerektiğini dile getirerek, şöyle konuştu;
“İmar ve planlama faaliyetleri, kapsamı nedeniyle çok disiplinli Teknik bir konu olmakla birlikte siyaset alanının da sinir uçlarına dokunması nedeniyle yerel ve ulusal siyasi aktörlerin de malzemesi konumundadır. O nedenle, imar ve planlama faaliyetleri rant aracı olarak görülmemeli, çok parçalı uygulamalardan kurtarılarak imar ve planlama hareketlerine yönelik kabul edilmiş mevzuata aykırı hareket edenler tarafından işlenen suçlar 'Şehre karşı işlenen suçlar' olarak kabul edilip 'Siyaset üstü' değerlendirilerek en ağır ceza ile cezalandırılmalıdır. Şehre karşı işlenen suçlar, 'Bir şehirdeki fiziksel, sosyal veya çevresel yapıyı bozan ve şehirdeki yaşam kalitesini olumsuz etkileyen yasa dışı faaliyetler' şeklinde tanımlanabilir. Bu tür suçlar, genellikle kentsel alanlarda kamu düzenini bozucu etkiler oluşturur ve şehrin sürdürülebilir gelişimini engeller. 26 Eylül 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk ceza Kanunu'nun sadece 184. Maddesi 'Şehre Karşı İşlenen Suçlar' çerçevesinde sayabileceğimiz 'İmar kirliliğine neden olma' başlığı altında bu konuyu işliyor.”
İmar sorunları ile ilgili çözüm önerileri de sunan Vardar, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı havza düzeyinde üst ölçekli ulusal stratejilerin ve öngörülerin ele alınması ve yansıtılması gereken ülke ve alt ölçeğinde havza planı düzeyinde strateji planlarının acilen yapılması gerekli. Aksi takdirde Şehirler kısır yerel hedefleri ile kalıyor. O durumda Bursa gibi tek şehirde 24 adet organize sanayi bölgesi oluyor. Yine 4 tane dev otomobil farikası hepsi Bursa'da yapılabiliyor. Sanayi sektörü, istihdam arzında sebep olduğu yoğunluk nedeniyle göçü çok etkileyen bir unsur olduğu için, Alman şehirlerinde olduğu gibi sanayi sektörü ulusal boyutta desantralize edilmeli. Tüm sanayii bir bölgede toplamak, hele bu bölge onlarca deprem fayının bulunduğu bir alansa, burada beka sorunu vardır. Türk ceza Kanunu'nda sadece 184. madde ile basit bir geçiştirme ile değil de, tüm imar faaliyetlerini ve sosyal, ekonomik ve kültürel sonuçları da ceza hukukuna derç etmek gereklidir. Planlama ve imar kararları son yıllarda hukuki bir düzene girmiş olsa bile yine de çok başlılık ve disiplinsizlik mevcuttur. Planlama ya yerelin konusu olacak ya da genel yönetime bırakılacak, bu vermemiz gereken temel bir karar olması lazım" diye konuştu.